Hayatta en önemli kararlar fevri olanlardır. Fevri karalar hayatımızın dönüm noktasıdır; ya sizi alıp göklere çıkarırlar ya da büyük bir yıkıma sebep olurlar...
"Baba
Nasıl başlanır bilmiyorum o yüzden uzatmadan lafa giriyorum tam da senin tahammül edebildiğin sınırlı birkaç şey gibi. Ben gidiyorum yaz boyunca ne yaparım bilmiyorum ama başımın çaresine bakabilrim. Bunu ikimizin de iyiliği için yapıyorum. Sen de biliyorsun buraya geldiğimden beri ikimizde mutsuzuz. Şimdiye kadar yaptığın gibi beni umursmazssan işler senin için daha kolay olabilir. Bu duruma alışabileceğinden eminim o yüzden sen de bana güven. Sana ulaşırım. Hoşçakal...Engebeli dağ yolunda nereye gideceğini bilmeden öylece yürüyordu. Tek bildiği asla geri dönmeyecek oluşuydu. Oysa evden çıktığından beri bu yaptığı sorumsuzca davranışı haklı çıkartacak bahaneleri sıralayıp duruyordu.
Anlaşamıyorlardı bi kere. Sanki hep bir duvarla konuşuyordu. Evi terkederken kararından son derce eminken şimdi belirli aralıklarla dönüp ardına bakıyordu. Vazgeçip eve dönmek ve babasının o çok değerli koltuğunun üzerindeki veda mektubunu yok etmek istiyordu bir yanı. Sanki hiç bir şey olmamış gibi davranmak ve o gelene kadar bir demlik çay hazırlamak... Ama yapamazdı artık olan olmuştu bir kere. Hem üzüleceğini ya da onu özleyeceğini sanmıyordu. Nede olsa yaklaşık iki aydır birlikte yaşıyorlardı. Birbirlerini tanımıyorlardı bile aralarında sadece bir kan bağı vardı. Annesi öldükten sonra yıllardır görmediği babasının yanına taşınmak zorunda kalmıştı. Bu iki ay boyunca oturup birlikte acı çektiler. Ama buraya kadardı işte, bu kadar tahammül edebilmişti o huysuz inatçı adama. Ne kaybederdi biraz sevgi gösterse kızına. Biraz aralasa kapılarını ... ama yok huysuz inatçı keçinin tekiydi. Bir süre daha hışımla yürümeye devam etti. Kızgın kalmaya çalışıyordu çünkü bu şekilde baş göstermeye çalışan vicdanını bastırıyordu. Kendi kendine söylenip duruyordu...
"Doğru olan bu. "
Köyden dolmuş ile ilçeye gelmişti. İlçede ilk işi en erken İzmir biletini almak oldu. İzmir önceden annesiyle yaşadığı yerdi tüm arkadaşları tanıdığı herkez o şehirdeydi. Dolmuşta karar vermişti, bir süre orada kalacak ve sonrasında ne yapacağını düşünecekti.
Hava kavramaya başlamıştı otobüsün kalkmasına neredeyse üç saat vardı. Terminalin kafesine geçip bir şeyler yemeye karar verdi. Kendine bir tost ve kola alıp bir masaya yerleşti. Elinden geldiğince yavaş yiyordu. Burada üç saat bekleyecekti ve bekmemekten gerçekten nefret ederdi. Yanında bir kitap vardı fakat onu ancak bir saat kadar oyalayabilirdi. Ne yapacağını düşünerek yemeğini bitirdi. Etrafı seyretmeye başladı. Birkç ay öncesini düşündü ne kadar güzel bir hayatı vardı o zaman. Şikayet ettiği herşey için pişmandı. Elinde olsa zamanı geri alır ve her bir saniyesini dolu dolu yaşardı. Ama bu mümkün değildi ve bunun farkındaydı. Sessizce küfretti ve lavaboya gitti. Aynada kendini süzdü 17 yaşındaki bu kıza yalnızlık yakışmış mıydı? Hayatında değer verdiği tek insan birkaç ay önce ölmüştü. Annesini kaybetmişti. Tek varlığını. Şimdiyse ondan kalan tek şeye gidiyordu. Evine..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLDAŞ
Romance"Gerçek düşmandan sınırsız cesaret akar içimize." Peki ya kim bu düşman? Hayaller? Zaaflar? Korkular? Kabullenilemeyenler? Hangisi senin düşmanın? Nasıl yaşamak istersin hayatı? Verdiğin kararlar üzerine üzerine geldiğinde, onları çiğneyip geçmek...