************SABAH*************
-KELLY'NİN AĞZINDAN-
Sabah alarmın sesiyle uyandım. Ah, şu alarmlardan nefret ediyorum. Neyse. Yataktan kalkıp bir 5 dk yatakta köy ağası gibi oturup anlamsız anlamsız etrafa baktım. Sonra yatağımdan hiç ayrılmak istemesem de kalktım ve banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi giyindim ve Jess'i uyandırmak için odasına gittim. Ya da içeriye bodozlama daldım desem daha doğru olur.
"Jess hadi kalk sabah oldu." dedim ve yorganı açtım.
"Ya 5 dk daha uyuyayım Kelly nolur." dedi ve yorganı tekrar kapattı.
"Hayır olmaz okula geç kalırız, hadi kalk."
"5 dakikacık ya nolur."
"Kalkıyor musun yoksa başından aşağıya su mu dökeyim?"
"Hoff tamam ya kalkıyorum." dedi homurdanarak. Üzerindeki yorganı açtı ve kalktı.
"Ben aşağıya iniyorum yüzünü yıka, üzerini giyin ve hemen gel." dedim o banyoya ilerlerken.
"Hııhıı." dedi arkasını dönmeden ve hala uykusu açılmamış bir ses tonuyla.
Odadan çıktım ve aşağıya indim. Kahvaltı hazırlamak için mutfağa yöneldim.
-JESSICA'NIN AĞZINDAN-
Banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Ah, erken kalkmak en nefret ettiğim şey. Uyumak varken sabahın köründe okul için kalkıyoruz. Okuldan nefret ediyorum. Ve ayrıca Kelly cidden bir anne gibi. Utanmasa kolumdan çekip sürükleyecek. Neyse. Yüzümü yıkadım ve aynada kendime bir baktım. Bugün düne göre daha iyidim. Hem fiziken, hem ruhen. Yani öyle gözüküyordum. Artık kendimi toparlamam gerektiğinin farkında vardım. Çekip giden o üzülen benim. Ama onun umrunda bile değilim. Kim bilir şuan kimle ne yapıyor. Bak yine aklıma geldi. Düşünme onu Jess, çıkar aklından. Unutmalısın onu. O seni nasıl unuttuysa sen de onu unutmalısın. Çekip giden üzülmezken kalan ne yapsın? Ardında bıraktıklarını düşünmeyen, bencil birinin arkasından bu kadar üzülmem bile fazla. Ama aşk işte. Söz konusu aşk olunca insan duygularına hakim olamıyor. Neyse artık üzerimi giyinip aşağı inmeliyim sanırım.
Dolabımdan elime geçen bir tişört ve vazgeçilmezim olan siyah darpaçalarımdan birini bide kot ceketimi alıp giydim. Gelelim saçlarıma ve yüzüme. Ya da hiç gelmeyelim kalalım orda. Cidden hiç uğraşmak istemiyorum. Ama böyle gözükürsem insanlar beni zombi sanıp kaçabilir. Zaten her zaman sadelikten yanayım abartıyı sevmem. O yüzden hemen basit bir dağınık topuz yapmaya karar verdim. Saçlarım tamamdı. Göz altlarıma tekrar baktım. Düne göre daha iyidi. En azından, şişlik inmişti yani. Kızarıklığı halletmek basitti. Ah, bide şu sivilceler var tabi.. Lanet olası fedareller. en iyisi fondoten sürmek dedim ve makyaj kutusundan fondoteni alıp sürdüm. Abartısız bir şekilde tabii. Yüzümü fondotene batırmadım merak etmeyin. Neyse hazırdım sanırım. Ah, ayakkabılar ve çantam. Bugün olan derslerin kitaplarını ve telefon, kulaklık gibi eşyalarımı da çantama yerleştirdim. Converse koleksiyonumdan siyah converselerimi aldım. Ah, bi dk, size converse ve vans koleksiyonumdan bahsetmemiştim değil mi? Tam bir converse ve vans hastasıyım. Bu da böyle bir özelliğim işte. Neyse. Ayakkabılarımı da giydikten sonra mutfağa inmek için çantamı da alıp odadan çıktım. Geç kalırsam Kelly beni gebertir çünkü.
Mutfağa geldiğimde Kelly kahvaltı hazırlıyordu. Sessizce arkadan yaklaştım ve Bööö diye bağırdım. O da haberi olmadığı için korktu tabi haliyle. Hopladı resmen. Neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forget or Forgive // l.h
RandomBir tarafta terk edilen bir kız, Diğer tarafta onu terk etmek zorunda kalan bir erkek. İkisi de birbirlerine deli gibi aşık. Genç kız terk edildiği için sevgilisinden içten içe nefret ediyor ama bir o kadar da aşık. Sevgilisinin ondan mecburen ayrıl...