Part 5:"You'll always be in my heart."

1K 50 9
                                    

HATIRLATMA:

Jess'i izlerken gözlerim dolmuştu. Gözlerimi kapattım ve yaşların süzülmesine izin verdim. Bu, onu son görüşüm olabilirdi.

"HOŞÇAKAL SEVGİLİM." Ben yokken kendine iyi bak meleğim olur mu? Ölüm döşeğinde bile hep seni düşünücem sevgilim. Hep aklımda olacaksın. Umarım ben yokken hep mutlu olursun. Hoşçakal.." dedim kendi kendime. Aslında bunları Jessica için söylüyordum ama o duymuyordu tabii ki. Duymamalıydı da zaten. 

Gözlerimi silerken oradan uzaklaştım. Çocuklar beni bahçede bekledikleri için onların yanına bahçeye çıktım. Okul idaresinden izin almışlardı havaalanına beni geçirmeye geleceklerdi. 

Çocukların yanına geldim ve durup son kez okula baktım.  Sonuçta bu okulda yıllarım geçmişti. 

L:"Artık gidebiliriz."  dedim ve yürümeye başladım. Onlar da arkamdan geldiler.  Önce eve gidip orada kalacağım kısa bir süre için hazırladığımız bavulları almaya gidecektik.  Okuldan çıktık ve eve doğru yürümeye başladık. Yolda giderken sürekli Jessica ile geldiğimiz yerlerden biri olan parkın oradan geçiyorduk. O yeşil çimlerde otururduk hep. Bazen dizine yatırırdı beni, bazen de o benim omzuma yaslanırdı. Oradaki anılarımız gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. Çimlerin oraya dalmıştım. Taa ki Ashton elini yüzümün önünde sallayıp dalgınlığımı bozana kadar.

A:"Luke, iyi misin dostum? Daldın."

L:"İyiyim. Sadece aklıma Jessica ile burada geçirdiğimiz günler geldi. Ah, bilirsiniz işte, anılar. İnsanın peşini hiç bırakmıyorlar. Neyse. Hadi gidelim artık." dedim ve onlarda başlarını evet anlamında salladıktan sonra yolumuza devam ettik. Eve geldiğimizde zile bastım ve kapıyı annem açtı. 

Liz:"Hoşgeldiniz çocuklar."

L:"Hoşbulduk anne."

A,C,M:"Hoşbulduk." dediler.

Liz:"Luke uçağın kalkmasına 2 saatten daha az bir zaman var. Yarım saate kadar hazırlanıp çıkmalıyız. Burdan havaalanına gitmek yaklaşık 1 saatimiz alır o yüzden erken çıkmalıyız."

Tamam anlamında kafamı salladım ve odama çıktım. Çocuklar da benimle geldiler tabii. Odaya adım attığımızda konuşmaya başladım.

L:"Bu evde, bu mahallede o kadar çok anım var ki. Onları bırakıp gitmek çok zor olacak." 

C:"Ve tabii Jessica'yı da."

Jessica... Adını duyunca bile çok garip olduğum insanı bırakmak tabii ki kolay değil. Balkon kapısının oraya doğru yürümeye başladım ve kapıyı açıp balkona çıktım. Temiz havayı ciğerlerime kadar soludum. Burayı gerçekten özleyecektim. 

A:"Sen bir sussana."

C:"Ne var ya ne dedim ki ben?"

M:"Hiçbirşey demedin ne diyeceksin ki. Bir kapat şu çeneni. Çocuk zaten üzülüyor ne diye Jessica diyorsun?"

C:"Konuşmak da yasak oldu artık."

A:"Konuşmak yasak değil ama bu konu hakkında konuşmak yasak Cal."

M:"Özellikle de senin için."

Çocuklar yanıma gelmeyince dönüp onlara baktım. Birbirlerine söylenip duruyorlardı.

L:"Hey, tartışmayı kesin de yanıma gelin. Arkadaşınızı bir daha göremeyebilirsiniz biliyorsunuz değil mi?"

Ashton en önce yanıma geldi ve elini omzuma attı.

A:"Dostum böyle konuşup da bizi üzme lütfen. Sen iyileşiceksin. Hepimiz buna inanıyoruz. Sen de inan artık."

M:"Aynen dostum."

Forget or Forgive // l.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin