"Kaslarım yok!"
"HOSEOK SANA DİYORUM KASLARIM YOK!"
Jimin, dün saatin nasıl geçtiğini anlayamamış, akşam olduğunda da eve gitmeye üşendiği için Hoseok'un evinde kalmaya karar vermişti. Şu anda ise karşısındaki boy aynasından eskisine göre daha az belirgin olan kaslarını inceliyor, bir yandan evin içinde feryat figan bağırıyordu.
"BU GÖBEK DE NEYİN NESİ!?"
Hoseok uykulu gözleriyle Jimin'in yanına geldiğinde onu üstü çıplak vaziyette görmeyi planlamıyordu. Jimin karnından sarkan küçük et parçasını çekiştiriyor, sanki dünyanın sonu gelmiş gibi bağırıyordu. Sabahın yedisinde...
"Dün beş paket cips yedin Jimin, ne bekliyordun yani!"
Jimin somurttu.
"Ama üzerinde yağ oranının az olduğu yazıyordu."
"Yağ oranının az olması 5 paket yemeni gerektirmiyordu aptal. Şimdi git ve giyin çabuk, kıyafetlerin koltuğun üzerinde. Jungkook'u karşılamaya geç kalmak istemezsin değil mi?"
Jimin Jungkook'un adını duyduğu anda tuttuğu et parçasını hışımla bırakmış, Hoseok'u kapının dışına doğru ittirmeye başlamıştı.
"Çık şu odadan giyineceğim geç kalıyoruz!"
Hoseok arkadaşının her zamanki hallerine göz devirmekle yetinirken odadan çıktı ve beklemeye başladı. Bekledi, bekledi...
"Çık artık şu odadan!"
Aradan on beş dakika geçmesine rağmen Jimin çıkmayınca Hoseok sesini yükseltmek zorunda kalmıştı. Kapının açılma sesini duyduğunda gözlerini devirdi.
"Sonunda beyefendi."
Jimin arkadaşının dediklerini umursamayarak evin içinden dışarıya doğru adımladı. Bugün içinde iyi bir his vardı, belki de bu seferlik Jungkook onun gözünün önünde Taehyung ile yiyişmezdi. Sadece bir seferliğine o çok sevdiği sevgilisini okulun önüne kadar sürüklememesi için dua etti.
Tabii kimin kimi sürüklediği bilinmez bir gerçekti doğrusu.
İkili yürüyerek okula ilerliyorken Jimin park halindeki arabaların dikiz aynalarını gördüğünde duruyor, saçlarını düzeltiyor ve tekrar yoluna devam ediyordu. Hoseok saçlarını taramadan çıkarken Jimin'in bu kadar ilgi göstermesi tuhaftı. Tabii tuhaf olan Jimin'in titizliği değil, Hoseok'un pasaklılığıydı belki de.
"Saçların gayet güzel, şu aynalara bakıp durmayı kes!"
"Sana ne kardeşim saç benim saçım!"
Hoseok derin nefesler alarak defalarca kendisine sakin olması gerektiğini hatırlattıktan sonra kolunu Jimin'in omzuna attı ve yolun önüne ittirdi. Üç senedir aşık bir Park Jimin ile uğraşıyordu ve bu durum onu zaman zaman gerebiliyordu.
"Şu yürüyen Yoongi değil mi?"
İkili bakışlarını ayakta uyuyor vaziyetteki deri ceketli çocuğa çevirdi. Yoongi'nin zaten kısık olan gözleri uykusuzluk ile daha da kısılmıştı ve bu durum görüş alanını küçülttüğü için yürümekte zorlanıyordu. Hoseok koşarak Yoongi'nin önüne atlarken aynı anda Jimin arkadan sırtına çıktı ve aynı anda bağırdılar;
"GÜNAYDIN YOONGİ!"
Yoongi Jimin sırtına bindiği için sendelemişti. Tam düşecekken Hoseok'un koluna tutundu ve kendini kurtardı fakat bu sefer de ani hareketle düşen kişi Jimin olmuştu, tam da kıçının üzerine.
"Size de günaydın beyinsizler."
Yoongi bir yandan omzunu ovalayarak okula doğru ilerlerken Hoseok yerdeki arkadaşını kaldırmaya çalışıyordu. Kaldıramayacağını anladığında dışarıya seslendi;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Porn Link | Jikook
FanfictionKöşelerde bir yerlerde, ufak bir umut her zaman vardır. ●Başlangıç: 5.04.2017● ●Bitiş: 24.07.2017● >Kapak için @lucidpeach'e çok teşekkürler.🖤 (24.04.2019 tarihinde düzenlenmiştir.)