Jungkook♤
Karşımda o kadar küçüktü ki, ellerim arasında kaybolabilirdi. Kızarmış gözleri canımdan can götürüyordu.
Yaptıkları umrumda mıydı?
Hiçte değildi.
Ben neler yapmamıştım ki. Beni üzen şey gözlerinden akan damlalardı, onu kendime sardığımda titreyen bedeninin üşüyor olmasıydı.
Geçmişte ne yaptığı zerre umrumda değildi. Şimdide geçmiş karşıma onu öldürmem gerektiği hakkında bir şeyler konuşuyordu.
Hadi ordan be.
Ben dünyadaki herkesi şişten geçirirdim ama onun kılına bile zarar veremezdim.Yüzümdeki ifadeden korkuyor olabilirdi. Hemen yüzüme sıcak bir gülümseme yerleştirdim. "Jimin lütfen yeter saçma saçma konuşup beni sinirlendirme. Kimse ölmeyecek. O bir şekilde toparlar ama zaten çıkışında gideceği yer belli, bir akıl hastanesi. Onun için kendini üzme. Hem demedin mi sinir krizi falan geçirdim diye. Önemli değil."
Gözbebekleri büyüdüğünde konuyu bu kadar alttan almam onu şaşırtmış gibi görünüyordu. "Jungkook ne dediğinin farkında mısın? Öldürdüm diyorum. Yaktım diyorum. Ben birilerinin canına kıydım! Ve hala da-"
"Sessiz ol." Çok konuşuyordu ve onu susturmak için en iyi yolun öpmek olduğunu düşünmüştüm o an. Dudaklarım dudaklarının üstünü örttüğünde hala büyük gözleriyle bana bakıyordu.
Bu onu ilk hissedişim olduğundan belkide hafiften alabilirdim. Sadece küçük bir öpücük bırakarak ondan ayrıldım. Zaten ağlamaktan kızarmış yanakları bu seferde bu yüzden daha fazla kızarmıştı. Böyle bir durumda olmasaydık, onu yiyebilirdim.
"Sen ciddisin."
Gülümsedim. "Daha önce bu kadar ciddi olmamıştım."
Gülümsemesini saklamaya çalışsada yanağındaki ufak gamzesi onu ele veriyordu. "O ölmeyecek mi?"
"Eminim sana hiçbir zaman kendi yüzünü göstermedi merak etme. O zaten normal biri değil atlatır."
"Jungkook beni seni seviyorum." Bana dönen gözlerindeki ışıltı o kadar fazlaydı ki uçmasın diye, kimseler görmesin diye öpmek istemiştim. "Ama cehenneme gideceğim."
"Bende seninle geleceğim Jimin, yalnız kalmayacaksın hiçbir zaman. Bu dünyada beraber kurtulacağız, cehennemde de varsın beraber yanarız. Sen yanımdayken tenime değen ateş bana su hissiyatından başka bir şey vermez."
Gözlerinden tekrar damlamaya başlamış yaşları gördüğümde dediğimdeki yanlışı aradım ama hayır, o mutluluk göz yaşlarıydı. Bunu söylediği cümleden anlayabiliyordum. "Tanrı benim gibi lanet birisine neden senin gibi birini verdi ki?"
"Bende lanetim Jimin. Ben kötüyüm. Belkide hiç iyi olamadım. Sen yanımda o kadar temizsin ki o soruyu benim sormam lazım."
"Belkide birbirimizi bulduk Jungkook."
"Birbirimizi bulduk Jimin."
Tekrar dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim ve onu sıkacak kadar sarıldım. "Artık sana dokunmama izin verecek misin Jungkook?"
"Belki Jimin."
Bir anlığına dursada onu daha sıkı sardım ve saçlarının güzel kokusunu içime çektim. "Sen bana her dokunduğunda vücudumdaki bütün değerler tepe taklak oluyor."
"Benim içinde öyle. Bu şimdi gerçek aşkı bulduğumuz anlamına mı geliyor?"
"Bu gerçek aşk değil falan değil." Dağılmış saçlarını elimle yatırdım ve daha sonra kızarmış gözlerindeki göz yaşlarını baş parmağımla sildim. "Ben hayatımı buldum sende. Sen benim gerçek hayatım oldun, beni değiştirdin. Şimdi izin ver bende seni değiştireyim. Beraber kurtulalım. Peki sen Jimin, sana dokunmama izin verecek misin?"
Açan bir gül gibi güldüğünde sırtımda olan eli saçlarıma gitti ve dağıttı. Melekti o. Artık benim meleğimdi. Dudaklarıma bakan gözlerini ayırmadı ve tutkulu öpücüğünün arasında fısıldadı. "Her zaman Jungkook."
Böylede bir mutlu final olsun mu? Olsun tabii ki 👐
Başından beri öylesine yazdığım bir hikayeydi. Like falan benim için çokta önemli bir şey sayılmaz farketmişsinizdir zaten. Mutlu oldu evet zaten hep mutlu diye düşünmüştüm bu yüzden içim rahat 😇 Okuyan herkese çoook öpücükler 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Killer ♤JiKook♤
Short Story****: Sana dokunmama izin verecek misin? ****: Belki.