BÖLÜM 10: Aşkın Mantığı..

9 0 0
                                    

Aşk nedir? Nerdedir? Kim bilir? Soruları evrende 18 ila 25 yaş arası her gencin aklında kalıplaşmış soru dizesidir. Gerçi son yıllarda yaş sınırlamaları 14 de düşmüş 30 a kadar çıkmıştı. Gençler aşkı çok bir bok sanıp ilk okulun silgi kokan sıralarına kazımayla başlamış sonrada yaş kemale erdi aşk filan hak getire çoluğa çocuğa karışalım yeter diyerek görücü usulü, filan bulup evde kalmamak için bir nikah bir düğünle dünya evine ilk adımını atar olmuştu.. İşi mantığa dökmek gerekirse, aşk güven ve tutkunun bir arada yaşandığı erkeklerin libidosunu kadınlarında duygularını ön plana koyduğu bir ikilem, yaşla birlikte doğru orantılı ilerleyen bu olay bu çağda 25 yaşından sonra oturuyor. Adam belden yukarı çıkması gerektiğinin farkına varırken kadınlar kıyamam hiç bir zaman onları anlayacak bir erkek olmadığını fark edip onlara bir şey anlatmak yerine anladığı dilden konuşup, daha somut şeyler istiyorlar mesela 'aşkım ne kadar çok seviyorsun beni' diye bir soru yöneldiğinde, erke tarafı bir affalıyor kime göre? Neye göre?  Onlarda haklı şimdi. Ama 'aşkım beş taşım ne zaman geliyor yeaaa' diye ağzını yaydıra yaydıra konuştuğumuz zaman bu konuda kendilerini yükümlü hissedip bize mantıklı bir zaman verebiliyorlar.  Demem o ki kadınlara para bakmayı sevgilerini parayla ölçebilceklerini erkekler öğretti. Erkeklere de kadının bedeninin ön planda olduğunu malesef ki bizler öğrettik. Bakın hepsini kapsamıyorum ama günümüzdeki bir çok kadın zekasını ön plana koymayı unutup kadınlığını kullanmaya başladı. Kişiliğini arka plana atıp dişiliğini ile bir yerlere gelmeye çalışan kadınlar arttıkça bizim gibiler kendini geri plana attı. Mesela güzel yemek yapabilmen evlendikten sonra önemli oluyor ama evlenmeden önce tırnak bakımına kadar dikkat ediyor karşı cins iç güzellik hikayesi iki taraf içinde palavra... 
Evden çıkmıyordum kimse sorarsan iş arıyordum ama öyle sorup soruşturduğum yoktu sürekli nerde hata yaptığımı düşünüp kendimi paralıyor arta kalan zamanlarda hatayı ona yükleyip kendimi rahatlatıyordum ağlamaktan gözlerim şişmiş, dip boyam gelmiş saç sakal birbirine karışmıştı. Vampirler gibi gün ışığına çıkmıyordum. Merinosum kendi derdini bir kenara bırakıp bana güçlü olduğumu hatırlatmaya çalışıyordu. Sorun şu ki, bu sefer gerçekten TÜKENMİŞTİM. bedenen zarar vermemişti hatta onun hayatındayken ince bir camdan farksızdım dokunsa kırılıcakmışım gibi özen gösteriyordu, peki şimdi neden tek seferde yere atmış üstümde tepinmişti? Paramparçaydım parçalarımı toplayamayacak kadar dağınıktım toparlanamıyor daha doğrusu toparlanmak istemiyordum, kendi aklım kendime yetmiyormuş gibi anneme, çilliye, teyzeme, merinosa durmadan dert yanıyordum. Ama herkes aynı tepkiyi veriyordu sen güçlüsün! Değilim lan değilim! En sonunda biri kim inan hatırlamıyorum bana bir iş buldu yönetim şirketinde asistanlık yapacakmışım kafan dağılır diye beni ite kaka gönderdiler gidip konuştum. Göt kadar maaşa razı gelip işe başladım. Bir ay geçmişti her yerden engellemişti zaten aramıyordum da sadece bazen yürürken sahilde itiraf ediyorum çok özlediğim zamanlar oluyordu kendime mani olamıyordum birinden rica edip zaten ezberimde olan numarasını çeviriyordum. Açıyordu 'efendim' diyordu. Sesimi duyup kaparıyordum. Telefonunu rica ettiğim insana da geri dönerse açmaması konusunda yalvarıyordum. Merinos eve çıkmıştık. Benim evde rahat değilmiş, arada onda kalıyordum işe gidip gelen bir robottan farkım yoktu en zor geçirdiğim ayrılıktı. Bu yıllar sonra da değişmedi ordan biliyorum. Sadece bir sevgililer gününde merinosla evde Ptt (pijama, terlik, televizyon) yapıyoruz, ben çayla kafa buldum, buna yazım buda gayet açık bir dille beni anladığını (anlamoyordu) ama artık olmayacağını söyledi. Sabaha kadar battaniyenin altında süt içip ağladım, merinos bir ara delirdiğimi düşündü sanırım ki beni kendi halime bıraktı, ama hiç bu kadar yalvardığımı hatırlamıyorum evrene, en son sabah yastığımla konuşuyor cevap alamıyordum içler acısı ama gerçek. Kendime acımaktan nefret ediyordum. Malesef beni bu duruma getirmişti göz görmeyince gönül bir köşeye çömelip ağlıyordu, merinosla bir ara yeni aşklara yelken açmaya çalıştık ama ikinci gün adama mesaj atmayınca bizimki yeni aşklara yelken açmaktan çok bi tur atıp dönmeye girmişti o yüzden buna bir dur diyip yemek yeme dönemine geçtik, şöyle oluyor eve bir aylık alışveriş yapıp kusana kadar yiyoruz ve bir günde bitiriyoruz, bir çiğ köfte geliyor bir su böreği gidiyor. Baktık bir haftada nur topu gibi kilolar aldık. Hem cebe halde bünyeye zarar diyerek bu sürecide kapattık. Daha sonra dedik bu böyle olmaz en azından kendimizi iyi hissedelim diyete girdik (tamam tam girmedik az girdik) ama normal insanlar gibi yemeye başladık, merinos saçının yanını kazıttı dudağını deldirdi, ben saçlarını uçlarını aldırdım, kollarımız da dahil bedende tüğ kalmayacak şekilde kuaförden çıktığımızda bir iki kilo vermiştik. Kıkırdağımı deldirdim bende, kendimizi biraz biraz iyi hissetmeye başlamıştık.. Merinos bir hafta ailesinin yanında kalacağını söyledi bende eve geçeyim dedim. Annemler burdaydı tamam çilli hafta sonları yanımızda kalıyordu ama annemi, teyzemi, kuzenleri ihmal etmiştim. Ayy birde en küçük kuzenim ailenin ilk erkek bebesi gelmişti bir tatlıydı gör...
Biraz biraz hafiflemişti acım, soğumuştu içim ama yara kabuğunu atmamıştı oysaki aylar geçmişti üzerinden, bir gün ufaklığı besliyorum, (dedim bu gidişle evlenemicem bari ailenin küçüklerinden alayım hevesimi) minibüsçüm aradı ayy bebeği fırlatıp telefona bir koşuşum var anlatamam, aylar geçmişti, onda da bitmeyen bir şeyler vardı emindim.. 'nasılsın' dedi. Normalde başlardım o kadar zamandan sonra şimdi mi soruyorsun filan diye ama yapmadım. Yapamadım.. O kadar özlemiştim ki.. 'iyiyim sen?' diyebildim. 'yarın oraya geliyorum, müsaitsen konuşmak istiyorum' dedi. İstanbula taşındığını biliyordum, sosyal ağlardan engel stalk'a engel değildir! Onayladım sözleştik kapattım telefonu yengeç dansı yaparak günü bitirdim diyebilirim. Herkese haber verdim, merinos 'o kadar umutlanma' dediğinde, beni düşündüğü biliyordum. Yinede onu dinlemedim gereğinden fazla umutlanmıştım giyeceğim herşey hazırdı tırnağıma süreceğim ojeye kadar, ertesi günü iple çekiyordum. Barışacaktık bana kıyamazdı...

MİMİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin