Ölü Kan

108 10 4
                                    

 Hala kütüphanedeydiler. Kütüphane görevlisi o ilginç cümleyi söylediğinde üzerlerinde oldukları yer erir gibi garip bir şey oluştu ve aşağı kaymışlardı. Şu anda bir tünelin içinde yürüyorlardı ve Bayan Republic artık sadece mırıldanıyordu, eski bir dilde olmalıydı ki Hugo hiçbir şey anlamıyordu. Hugo göz ucuyla ona baktı.

 Kahverengi saçları kızıla dönmeye başlamış ve bununla birlikte esmer teni mermere dönmeye başlamıştı, kahverengi gözleri maviye dönüyordu, git gide Hugo'ya benziyordu. Hugo tedirgin bir sesle Bayan Republic'e sordu,
"Bayan Republic, siz iyi misiniz? "
"Ne? Ah Hugo, seni unutmuşum özür dilerim. Sadece yüzyıllardır kumlarımın yanına uğramamıştım da. Ah onları nasıl özlediğimi bilemezsin küçük oğlum. "
"Neden bana oğlum diyorsunuz ki? Yani aslında söylemek istediğim şey, neden sadece bana oğlum diyorsunuz? "
"Haklısın, sana asıl söylemem gereken şey, küçük torunum olmalıydı fakat bu çok uzun. O yüzden oğlum en rahatı, sonuçta teknik olarak benim oğlum oluyorsun hem."
"NE? BAYAN REPUBLIC, SİZ İYİ MİSINIZ? BEN ARTIK geri dönsek diyorum. .."
"Hugo, sen boşu boşuna Gryffindor'a seçilmedin! Zeki olduğunun yanında metin olduğun için Gryffindor'dasın! Binanın hakkını ver! Hem bana bak bakayım, ordan gerçekten kütüphane görevlisi gibi mi duruyorum? "
Kadına tekrar baktı Hugo, karşısında o devasa tablodaki Diamond Rawenclaw duruyordu, giydiği o ağır mavi-bronz cüppe dahil hem de.

 İkisi birden oldukça geniş bir salona girdiler, yuvarlak salonun farklı yerlerinde geldikleri tünelin haricinde altı tünel girişi daha bulunuyordu. Salonun merkezi olduğunu belirten ve muhtemelen zemindeki tek pürüz olan küçük çaplı lacivert bir noktanın üzerine gelene dek salonda yürüdüler. 

"Bibloyu cebinden çıkar Hugo. "
"Peki. Ama ne yapacaksınız? "
"Bazı şeyleri görmelisin sadece."
Hugo bibloyu kuşku ile kadına verdi. Bayan Diamond-Republic bembeyaz elleri ile sıkıca kavradı.

"Oğlum, yaklaş."

Kadın dizlerine çöktü, on yaşındaki oğlana yüzünü yaklaştırdı ve bununa küçük bir öpücük kondurdu. Hugo birden enerji ile dolduğunu hissetti. Diamond Ravenclow, elindeki bibloyu daha da sıkıca kavradı, biblo sanki ortasından ikiye kırılacaktı. Güzel kadın ağzını açtı, yine o aynı eski cümle "Et cum harenae surgere, illud ad crystallini." ve son bir kez daha,  "Artık Kristaliniz Gitti, Elmas sizi eminim sevindirdi." Kadının gözünden inen masmavi bir damla yüzünü geçti, bibloya düştü. Biblo gerçekten otadan ikiye ayrıldı, içinden simsiyah bir sıvı çıksa da mermer tene değince birden parladı biblo ile. Biblo sihirli bir ateşle yanmaya başladı, mavi damlalar aktı ve sonunda geriye sadece içi boşalmış ve artık tuhaftan çok ürkütücü hale gelmiş biblo kaldı.

 Ha bir de aniden belirivermiş kumlara yazılı milyon tane yazı.

ERKEN: Dört Renk Pusula Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin