"Sana güzel diyorlar;
Sakın olma."2 Mayıs, 2015
DaeguElimdeki siparişleri bir an önce yerine teslim etmeyi planlayarak koşar adımlarla ilerliyordum sokak aralarında. Bir yandan elimdeki poşetleri dikkatle tutuyor, bir yandan da adresin yazılı olduğu kağıdı tutan elimi gözümün önünden ayırmıyordum. Her ne kadar mayıs ayına yeni girmiş olsak da, akşam saatlerinde bile etkisini göstermeye başlayan sıcaklarla çoktan tanışmıştık. Bu yüzden acele edip son siparişleri götürmeli ve çabucak evime gitmeliydim.
Elimdeki kağıdı bir kere daha kontrol ettiğimde doğru sokakta olduğuma emin oldum. Tariftekine göre binaların kodlarını teker teker kontrol ederken yeşil, dört katlı küçük bir apartmanın önünde durdum. Derin bir nefes alarak basamakları çıktım ve zile bastım. Fakat daha kapı açılmadan sokağın başında kopan bir gürültüyle dikkatim dağıldı ve bakışlarımı kapıdan kaçırdım. Bir grup genç,ellerindeki sojularla bir o yana bir bu yana çarpa çarpa ilerliyor, kahkaha atarak bağıra bağıra konuşuyorlardı.
"Serseriler." Diye mırıldanarak otomat sayesinde açılan kapıdan içeri girdim.
-
Siparişlerin hepsini teslim ettiğimde binadan çıktım ve merdivenlerden indim. Serseriler hala sokağın kenarındaki dökük duvarın dibinde oturmuş sesli bir şeyler konuşuyorlardı. Sokakta yürümeye başladığım esnada içlerinden birisi elindeki şişeyi yere fırlattı. Cam şişenin patlama sesi bütün sokağı sararken anlık bir endişeyle yerimde irkildim. Onların bulunduğu bölgeden geçmeyecektim. Sadece onların yanına gelmeme ramak kala sola dönecek ve onları kendi hallerine bırakacaktım. Yanlarına biraz daha yaklaşarak bakışlarımı yere eğdim ve sola sapan sokağın kaldırımına çıktım.
"Hey!" Seslenişlerini duymuştum. Yalnızca bana olup olmadığını bilmiyordum. Bu yüzden kulak asmadan yürümeye devam ettim.
"Hey, sen lacivert ceketli kız!" Boğazıma oturan küçük bir yumruyla birlikte adımlarımı hızlandırdım ve üzerimdeki lacivert ceketin kollarını çekiştirdim. Sıcak hava, yerini birden ürkütücü bir soğuğa bırakmıştı. Fakat arkamdaki adım seslerini hissettiğimde ağlamak isteyecek bir raddeye gelmiştim. Sağ kolum sertçe çekildiğinde durduğum yetmiyormuş gibi bir de arkamı dönmek zorunda kalmıştım. Soğuk tutmaya çalıştığım bakışlarımı benden bir hayli uzun olan çocuğa, ki benim yaşlarımda gibi görünüyordu, diktim.
"Sana seslendim, duymadın mı?" Boynumu hafif bir açıyla sola eğerek kaşlarımı kaldırdım.
İşte böyle, korkunu belli etmek yok. Aynen böyle.
"Duymak işime gelmedi belki de?" Ellerini beline yerleştirerek sessizliğe bürünen sokaktaki yaprak hışırtılarını dinledim. Beni taklit edercesine kaşlarını kaldırdı.
"Öyle mi?" Üzerime doğru attığı iki adımdan sonra öz güvenim bir anda uçup gitmişti. Karşımdaki çocuğun arkadaşlarından biri koşarak yanımıza doğru geldi. Havanın neredeyse kararıyor oluşuna rağmen mavi, yuvarlak camlı bir gözlük takıyordu. Alnına düşen saçlarının arasındaki yeşil rengini gördüğümde 'garip' diye düşündüm. Gerçekten garip. Bana doğru dönerek konuşmaya başladı.
"Şey, yalnızca bize de pirinç keki getirir misin diye soracaktı aslında." Ötekine kıyasla daha kibarca bir tavır takınmış oluşu biraz rahatlamamı sağlamıştı.
"Bu saatte kapıya servis yapmıyoruz, az önceki servisim sondu." Açıklamamdan sonra ensesini kaşıyarak gözlüklerini burnunun hizasına indirdi.
"Peki ya biz dükkana gelsek?"
-
2 Mayıs, 2017
Seul"Sevgilim?" Dikkatimi yalnızca kestiğim kırmızı biberlere odakladığımdan çoktan Tae Hyung'un mutfağa geldiğini ve hatta kollarını belime dolayıp enseme bir öpücük kondurduğunu ancak bana seslendiğinde anlamıştım. Kafamı kaldırarak arkadan bana sırıtarak bakan ve yine o mavi gözlüğü geçirdiği gözlerine bakıyordum. Belki de bakmaya çalışıyordum.
"Efendim?" Uysal bir ses tonuyla.
"Yemeğe daha çok var mı?" Kafamı sola doğru eğerek yanağına sürten saçlarıma karşılık gülümsedim. Huylandığı için kafasını iki yana salladı ve belimdeki kollarını sıkılaştırdı.
"Hayır, sadece biberleri kavuracağım ve sofrayı hazırlayacağım. Ama tabii sen sofrayı hazırlamak istersen daha da çabuk hazır olabilir." Çenesini omzuma yasladı ve dudaklarından uzunca bir 'hım' çıktı.
"Bilemedim. Belki beni öpersen olabilir." Kıkırdayarak elimi bıçaktan çektim ve ellerimin kirli olmasına aldanmadan arkamı dönerek yanaklarını kavradım. Büzüşen dudaklarını es geçerek burnuna bir öpücük kondurdum. Sonra da ellerimi çekerek yanağında kalan kırmızı biberin kalıntılarına bakıp sırıttım.
"Ellerin kirliydi, değil mi?" Kafamı aşağı yukarı sallayarak kıkırdadım. Gözlerini kısarak ani bir hamleyle omuzlarımdan tutarak eğildi ve yanaklarını saçlarıma sürmeye başladı. Onu itmeye çalışarak iyice tezgaha yaslandım.
"Ya Tae Hyung, sana inanamıyorum!" Sitemkar bir sesle onu ittiğimde dudaklarındaki pis bir gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Kastettiğim şeyin lanet olasıca burnum olmadığını bildiğin halde her seferinde aynı şeyi yapıyorsun." Dedi beni onaylamazcasına. Arkamı kısa bir an dönüp ocağı kapattıktan sonra ona geri döndüm.
"Bende sana şu gözlüğü takma diyorum ama sende beni dinlemiyorsun." Şaşkınlığa düşmüş bir şekilde ağzını araladı.
"Bebeğim, sana kaç defa diyeceğim. O bir metafor, sıradan bir gözlük değil." Gözlerimi devirerek elimi havada salladım.
"Bizim metaforumuz leylaktı hani?" Dudaklarını ısırarak yüzümdeki ifadeyi izledi.
"O, benim sana duyduğum aşkın metaforu. Bu gözlük ise, ikimizin. İkisini karıştırma rica ediyorum." Her seferinde aynı açıklamayı yapmaktan sıkılmıyordu, ben ise onu geçiştirmekten. Bu yüzden arkamı ona dönerek biberleri doğramaya devam ettim.
"Masayı hazırla, Ta Hyung." Mızmızlanırcasına itiraz edip çekmeceyi açtığında bağırdım.
"Bu da benim metaforum!"
-
İlk bölümle herkese merhaba! Hikaye bu şekilde iki bölüm olarak devam edecek. İki sene öncesini ve günümüzü kapsayacak yani. İlerleyen bölümlerde olayları daha iyi kavrayacağınızı düşünüyorum.
Bir de hikayeyi bir süreliğine kaldırmıştım. Fakat bebeğim caim-v geri döndüğüne göre kaldığım yerden devam edebilirim.
Umarım, hoşunuza giden bir bölüm olmuştur. Bir sonraki bölüme kadar hoşça kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lilac ¦ kim taehyung
Fanfictie"Sana beslediğim saf aşkın göğüs kafesinden kopardım o leylakları." 15.04.17/12.08.17 ithaf: caim-v