Multimedia da Conan var .
Keyifli ve iyi okumalar...
Hızlı bir şekilde yemekhaneye girdim . Kapıyı sert açmamdan dolayı herkes bana bakıyordu . Bazıları tekrar yemeğine dönerken bir kısmı ise hala bana bakıyordu.
Onlara aldırmadan direk yemeklere baktım . Sonunda bugün yenilebilecek şeyler vardı . Köfteyi ve patates cipsiyi tabağıma doldurdum ve herhangi bir masaya geçip oturdum . Sonunda midemde bayram edecekti . Çatalımı alıp başlayacakken masama bir yumruk indi . Bu densizin kim olduğunu çok merak ediyordum . Bunu yapmak büyük bir cesaret isterdi. Kafamı kaldırdığım an Matthew ' i gördüm . Aslında Matthew gibi aptal biri de yeterliydi.
Matthew buraya benden 1 sene önce gelmişti . Burada ki kuralları çok iyi bilen ve beni tanıyanlardan biriydi. Gel gör ki Matthew' i pek sevmezdim. Yanındaki adamlarına bir işaret verdi, onlarda etrafımı sardılar . Matthew " Vay vay vay! Bakın burada kimler varmış . Buraya teşrif etmeniz ne kadar güzel iblis avcısı. " dedi ve çirkin gülüşü yüzünde yayılırken beyaz dişleri gözükmeye başladı.
İstesem hepsini öldürürdüm ama şu an çok yorgundum . Sonuçta ben iblistim . Bana öyle derlerdi. Burada çoğu kişinin lakabı vardır . Lakap bir insanın ruhsal veya fiziksel özelliğidir . Ön plana çıkan bu özellik lakabı gibi görünür ama aslında onun bir bütünüdür . Mesela hırçın ve göz alıcı olmasından Ashley ' a siyah panter derler . Bana iblis demelerinin sebebi ise acımasız olmam.
Acımasız olmak sadece başkasına karşı değil, kendine karşı da olursan işte o zaman sen acımasız olursun . Ne kadar derlerse de kraliçe acımasız diye ben buna katılmıyorum . Kraliçe kendi aleyhine olacak hiçbir şey yapmaz. Peki ben ? Kaybedecek bir şeyim yok . Bu yüzden hiç acımadan kendimi kesip biçebilirim . İşte bu bir acımasızlıktır . Çoğu kişi buna vahşice desede değil. Eğer kendine acı veriyorsan insanları anlarsın. Ben de bunu yapıyorum . İşte bu yüzden lakabım iblis .
Matthew burada ki diğer avcılardan biriydi . Güçlü biriydi . Grubuma katılmak için herşeyi yapmış ama girememişti. Matthew çok hırslı biriydi . Hırs birini en fazla nereye kadar götürebilir ki? Onu içten içe kemirir ve yok ederdi .
Hırsı kontrol etmeye çalışırsın ama edemezsin . Hırs senin kontrol ettiğini sanmanı sağlar . Oysaki hırs, seni çoktan ele geçirmiştir . İşte Matthew' i bu yüzden almamıştım . Hırs, öfkenin ve azmin ileri bir seviyesidir . Matthew hırsa teslim olmuş biriydi . İstediğini elde edene kadar durmazdı .
Matthew 'i bu yüzden dahil etmemiştim gruba oda kendi grubunu oluşturmuş ve hepsini azılı birer köpeğe çevirmişti . Öldürmeyi zevk meselesine getirmiş aç köpeklere .
Matthew' e cevap vermediğim için tekrar sertçe masaya vurdu ve " Ne oldu iblis dilini mi yuttun? " dedi .O ve yanındaki ucubeler kahkaha atmaya başladı. O sırada bize doğru yaklaşan ayak sesleri duydum. Yüzünü görmemiştim ama kim olduğunu tahmin ediyordum . Brandon , Matthew ' in arkasından gür bir şekilde " Bir sorun mu var Olivia? " dedi. Her kelimeyi ayrı ayrı bastırarak söylemişti . Tehditkar sesi yemekhaneyi dolduruyordu .
Matthew, Brandon' a döndü. İkisi de derin soluklar alıyor ve vermemek için yemin ediyorlardı sanki . Matthew, Brandon 'a göre daha çelimsiz kalıyordu . Öyle de olmalıydı .
Geniş omuzları , iri vücudu , kasları ve uzun boylu olma avantajını gayet iyi kullanıyordu . Kömür gibi gözleri vardı . Yalnız Brandon çok sessizdi. Gerekmedikçe konuşmaz , boş sohbetlerden uzak dururdu .
Brandon tam bir koruyucu melekti . Aslında bu dev gibi adama melek demek ne kadar tuhaf gitsede Brandon asla duygularını söküp atmamıştı . Balta kullanmakta ve centilmenlikte usta olan bu adam benim favorimdi. Zaten bu kadar kalıplı olmasa o baltaları asla kullanamazdı . Brandon ile Matthew önceden de anlaşamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İBLİS AVCISI
Fantasy..... Adım, Olivia. Tatlı ve zengin bir ailenin kızı değilim. Mutlu, hiç değilim. Öyle herkesin istediği, hayran kaldığı bir hayatım da yok. Kendini red etmiş bir kızım. Ben, katilim. Kan benim en büyük düşmanım aynı zamanda en iyi dostum. Bir aile...