Bölüm 1

39.9K 2.5K 449
                                    

Uçsuz bucaksız bir sessizlikte, benim için yaratılmış olan karanlığın tam ortasında, aklımı ve bedenimi kontrol edemezken hem huzuru hem de korkuyu hissettim. Birbirine karışmaması gereken her duyguyu aynı anda yaşıyordum. Öfke ve intikamdan sonra gelen tatlı bir huzuru barındıran yalnızlık... Bir başıma olmak korkulu rüyamdı. Anwa'ya adım attığımda çekindiğim buydu, Eltaor ve Talila'yı bırakmak istememem ve ormandan çıkmak için beni zorlamalarının tek sebebi yalnız kalacağıma inanmamdı. Ben kocaman bir aileye aittim.

Ama şimdi ihtiyacım olan sadece kendi sesimdi.

Karanlıktan korkmazdım çünkü karanlıkta gökyüzündeki yıldızlar beni takip ederdi. Fakat şimdi ne yıldız vardı ne de güneş doğacaktı.

Rüya bile yoktu, her yer karanlıktı. Bilincim yerindeydi, uyanmak istiyordum ama gözlerimi bir türlü açamıyordum. Drogo'nun büyüsü beni içine tamamen hapsetmişti. Parmağımı kaldırmama izin vermiyordu, nefes alışlarım arasındaki saniyeleri bile o yönetiyordu.

Karanlığımın içinde beni bulmuştu. Koparamayacağımız bağ onu buraya bile davet etmişti.

Elinde olmayan tek şey kafamın içindeki seslerdi. Uyuyordum, uyanıyordum ama dışarıdan bakıldığımda ölü gibi göründüğümü biliyordum. Onların seslerini duymuyordum ama yattığım yerin sağında ve solunda beklediklerini hissediyordum.

Yüzümdeki, saçlarımdaki dokunuşlar...

Aiden'a mı aitti? Ace'i hissediyordum. Ve Kaira'nın cesaretlendirici sözleri...

Günlerdir bana tanıdık gelen mırıltılar ve sıcak parmaklar... ama hiçbiri gerçekçi gelmiyordu.

Benden başka kimsenin sesi yoktu.

Benim oluşturduğum karanlıkta hiç görüntü yoktu.

Ama merak ettiğimde kendi kadim büyüm bana ulaşmaya çalışıyordu. Merakımı gidermek istiyordu, beni dinliyordu.

Bir kale mi vardı?

Estella orada mıydı?

Babamı tanıyor muydu?

O kral mıydı?

Kara büyünün bir kralı nasıl olurdu? Büyü başlı başına bir varlık gibi hareket ediyordu, kötülüğün kendisiydi. Onun kralı ise ancak kimsenin inanmayı reddedemeyeceği şeytan olarak anılabilirdi.

Düşünmemem gerekenlerden kurtulamamak benim kendime yaptığım kötülük oldu. Merakım irademden ağır bastı, kendi karanlığımın içinde geçmişe döndüm.

Odanın içindeki sesler yükselmeye başladığında bebek ağlamaya başladı. Bebeğin sesi duyulunca konuşma kesildi, gözler beşiğe döndü. Kızıl saçlı büyücü Vayne, bu kez arkasından görebildiğim adamın tam önünde kalmıştı ve ona kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu. Adamın suratını göremiyordum ama Vayne ona bakabilmek için başını bir hayli kaldırmak zorunda kalmıştı. Uzun boyuna hayret ettim. Eliyle onu parçalayabilecek kadar iri bir adamdı.

Saçları ise benim saçlarımla aynı renkti.

"Aferin." dedi adam sözcüğe ters bir nefretle.

Vayne kollarını çözdü ve beşiğe gitti. Kucağına aldığı bebeği göğsüne yatırdı ve adama doğru ilerlemeye başladı. "Bağıran ben değildim." dedi bebeğin sırtını sıvazlarken. "O kadar çok işim var ki Darius..." Neredeyse homurdanıyordu. "Bu işlerin hepsini bana sen verdin, bu yüzden..." Bebeği kendinden ayırdı ve önündeki uzun ve kalıplı adamın kollarına bıraktı.

Adam, bebek kucağına verilince hayatında ilk defa ürpermiş gibi tepki verdi.

Bebek masmavi gözlerini açtığında adamın suratını gördüm.

ANWA 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin