Üç gün çekilmez bir çileye dönüşmüştü. Darius'un ortaya çıkardığı saklı gerçeklerin ardından kendimi Anwa'ya gitmeye zorlamıştım ama yapamamıştım. Duygularım gitme diye bağırırken kendimi oraya inmek zorunda hissetmiştim ama Drogo benim içsesim olmuştu ve alçalmaktan son anda vazgeçip beni ormana götürmüştü.
Babamın dediği her şeyi ona anlatırken Anwa'ya gözlerini dikmişti. Aklından bir şeyler geçirdiği belliydi ama ne düşündüğünü çözmeye çalışamayacak kadar aklım karışıktı. Sadece krallığın sınırlarını izlemiş durmuştu.
Anwa'ya dönmeliyim diyerek üst üste kendimi tekrarlamıştım ama kendimi ters yöne giderken bulmuştum. Herkes Valar yaptığımı görmüştü ama sebebini bilmiyorlardı. Rendal oradaydı ve Rendal bunca zamandır kim olduğumu tahmin etmişti. Aiden ve Ace'e dakikalar önce öğrendiklerimi anlatamazdım ve Will ile Harper kesinlikle bir şeyler döndüğünü bileceklerdi.
Bu yüzden üç gündür kendimi güvende hissettiğim diğer sınırların içerisindeydim.
Yüzleşememiştim. Kaçmayı seçmiştim.
"Valerie! Çabuk buraya gel!" Başımı okuduğum kitaptan kaldırdım ve kulübeye doğru çevirdim. "Şu büyülerinle arabayı çekebilir misin? Tekerleği çıktı ve Eltaor tek başına kaldıramayacak kadar yaşlandı!"
"Talila!"
Eltaor kulübenin içinden ona bağırdığında kıkırdadım. Kitabı kapatıp kolumun altına sıkıştırdım ve Talila'ya doğru yürürken elimi salladım. Araba, yolun ortasından sürüklenerek çekildiğinde Talila yerinde sıçradı.
Elini ani sesle kalbine de götürdü. "Alışamıyorum."
Yanına gittiğimde gözlerime uzun uzun baktı. Üç gündür buraya kapalı haldeydim çünkü kendimi sessizliğimle baş başa bırakabileceğimi ummuştum. Beklediğim de gerçekleşmişti. İçeri girdiğim anda Talila çaydanlığı düşürüp kırmıştı, Eltaor ahırdan Talila'nın çığlığını duyunca koşarak çıkmıştı ve beni görünce bir dakika boyunca ellerini çekmeden sarılmıştı.
En önemlisi, bana hiçbir şey sormamışlardı.
Ejderhalarla gezen kızın ben olduğumu bildikleri halde, krallıklar arası adını duyuran kişi olduğumu ve hatta kara büyüye bir ara yenildiğimin dedikodusunu duydukları halde tek bir soru yöneltmemişlerdi.
Artık akademiyle uğraşmadığımın ve kalkanı kıracak kişinin ben olduğumun farkındaydılar lakin bu zamanda bile yanlarına gelmemin bir sebebi olduğunu biliyorlardı.
İçimdeki saklı küçük kızın ailesine ihtiyacı olduğunu Eltaor ve Talila beni gördükleri ilk an anlamıştı.
İkinci günümde ise onlara kimseye anlatmadıklarımı anlatmıştım. Babamın kim olduğuyla ilgili değildi, geçirdiğim her günün bana hissettirdikleriydi.
Canım yanıyordu. İhaneti bu şekilde öğrendiğim için kalbim sızlıyordu. Arkadaşlarımı endişelendirdiğim için kendimi güçsüz hissediyordum. Aiden'la tartıştığım zaman duyguların fiziksel olarak bile acıtabileceğini öğrenmiştim ve onu unutmaya kendimi zorladığım haftalar boyunca duygularımı gömmeye çalıştığım için kendimden tiksinmiştim. İki kısmın arasında kalmak, krallar hariç doğruları bilen tek kişi olmanın omuzlarıma koyduğu yük ise beni altında eziyordu.
Dayanamıyordum ama her şeyi üç günlüğüne geride bırakmayı başarmıştım. Aptal rolü hiç bu kadar iyi hissettirmemişti.
Eltaor dışarı çıkıp elini başımın üstüne koydu ve karısına laf söylemeye başladı. Onları izlerken sırıtıyordum ve kendimi küçücük bir çocuk gibi hissetmiştim. On altı yaşındaki, yaşamamış Valerie gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANWA 2
FantasyAnwa'nın devam kitabıdır. İlk kitabı okumadan geçmemelisiniz. Kapak tasarımı: DiesLux