Yorgunluk yüzüme vurmuştu. Sapphire Karanlık Orman'ın tepesinden geçerken kendimi büyüyle bir kere daha buraya çekmek zorunda kalmıştım çünkü onu tepede görürlerse ejderhayı aşağı indirmek için saldıracaklardı.
Parmaklarım uykusuzluktan titremeye başlamıştı. Odanın içinde en fazla on beş kişi vardı. Hepsi Vance'e o gün kılıç çektiğimde taht odasında bulunan kişilerdi ve kralın en güvenilir adamlarıydı.
Aiden beni gördüğü için kıpırdayamıyordu. Darrel ve Isaac onun iki yanına hızlıca geçti, kılıçlarını üzerime kaldırdılar. Aeron ise bana kısık gözlerle bakıyor, büyü yaparsam krala ulaşacağımı biliyor ve aklından çeşitli planlar kuruyordu. Vance'in önüne geçti, onun için geldiğimi düşündü.
Büyüyle oluşan toz bulutu tamamen kaybolduğunda ve Darrel bir adım daha ileri açılıp bana yaklaştığında Aiden heykel gibi dikilmeyi kesti. Babasının kaldırdığı kılıca bir anlığına baktıktan sonra kendi kılıcından elini çekti ve kimse onu tutamadan hızlıca yürümeye başladı.
Yüzümdeki sinir dolu ifade o bana yaklaşmaya başladığında yerini ağlamaklı bir hale bıraktı. Aiden tam karşıma geçip bana sarıldığında kollarımı ona doladım ve boynunun üzerinde derin bir nefes çektim.
"Aiden..."
"Bana söz vermiştin dedin. Uyumadan önce birbirimize bir söz verdik Raven."
'Bana bir söz ver... ne yaparsam yapayım ne dersem diyeyim, bana her zaman güveneceksin ve ben, kendi ellerinle beni Anwa'dan sürsen bile altında başka bir anlam olduğunu bileceğim. Benim için yapıyordur diyebileceğim.'
"İnandığın her şeyin tersini söyledin. Kara büyü sana bunları söyletemezdi, saniyeler içinde inandıramazdı. Dinlemiş olsan bile, ilk önce ona kapılman gerekiyordu."
Kulağıma mırıldandıktan sonra ondan yavaşça uzaklaştım ve derinden bakan gözlerinde kayboldum. Avucumu kılıçla derinlemesine kestiğim yaranın üzerine koydum. İz kalmamıştı, Rendal onu iyileştirmişti.
Onun anladığını en başından beri biliyordum. Çünkü Aiden, eğer oyun oynadığımı fark etmemiş olsaydı beni asla yaralamazdı. Kara büyüye tamamen kapılmış olsam bile kanımı dökmezdi.
"Krala yaklaşmama izin vermemen çok iyi oldu." dedim fısıltıyla.
"Durdurmamı istiyor gibiydin." dedi aynı rahatlamış tonlamayla. Vance'e kılıç çektiğimde ona yalvaran gözlerle bakmış, bir şey yapmasını istemiştim. Bir şekilde fark etmişti.
Aiden hafif kenara kaydığında arkasında heykel gibi duran, koca gözlerle bizi izleyen kişileri gördüm. Vance de ortalardaydı, Will'ın ağzı açıktı, Kaira ve Rendal anlamaya çalışıyordu ve komutanlar kılıçlarını hala bana doğru tutuyordu ama üstlerine yürüsem bile saldırmayacak kadar şaşkındılar.
Vance'e "Tehdit ettiğim için özür dilerim ama zorundaydım." dedim. Aiden'ın elini tuttum. "Hepsi numaraydı."
Will elindeki kılıcı düşürdü. "Ne?" dedi ama konuştuğunu fark etmiyordu. "Üç haftadır..."
"Üç haftadır kara büyücüleri öldürüyorum. Babamla alakası olmayanları, tamamen kuklaya dönüşenleri. Fakat kimse onların kukla olduğunu bilmiyordu, sıradan insanlar sanıyorlardı. Benim onları öldürmem, sizi inandırdığı gibi Estella'yı da inandırdı. Yoksa çoktan uyanmış olurdu. Gaana'dan çıkmasın diye yaptım."
Rendal konuşmama izin vermedi. Parmağını bana doğru kaldırıp öne çıktı. "Kara büyünün aklına girmeye çalıştığını hissettim Valerie!"
Reddetmedim. "Aylar önceki gibi kapıyı aralamaya çalıştı. O sesi yine duydum, konuşmaya ve dinletmeye çabalıyordu. Dinlemiş gibi göründüm ama onu hemen uzaklaştırdım Rendal. Ben izin vermeden o kapıyı aralayamaz." Rendal'ın eli aşağı düştü. Bakamadığım tek kişi Ace'ti. Neler düşünmüştü bilmiyordum, o gün beni durdurması gerektiğini bildiği halde öne çıkamamıştı. Herkes verdiği yemin yüzünden karşımda duramayacağını sanıyordu ama ben Valerie olarak kalmaya devam ettikçe benim yanımda olacağına dair söz vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANWA 2
FantasyAnwa'nın devam kitabıdır. İlk kitabı okumadan geçmemelisiniz. Kapak tasarımı: DiesLux