4.Çığlık

78 5 4
                                    

***

Sessiz çığlıklarımı duyar gibiydim. Çığlıklarımı sadece ben duyabiliyordum.

Duvarlar üstüme geliyordu ve ben bağırdıkça meydan okurcasına sesin şiddeti artıyordu. Korkuyordum. Duvarların arasında çığlık çığlığa kayboluyordum. Duvarlar çok büyüktü.

Ya da ben çok küçüktüm...

Çığlık atmak istemiyordum. Ama korku katsayım çok yüksekti. Sanki biri boğazımı sıkıyordu da boğazım yanıyordu.
Herşey üstüste gelmişti.
Çığlık sessizliğin üzerine örtülmüş eski bir çarşaftı ama hala sapasağlamdı.

Ben kendi çığlığımda boğuluyorum...

Saat 21.35'ti. Oğuz'un arabasıyla yola çıkmıştık. Hatta çıkalı bayağı olmuştu. Oğuz'un arabası bayağı iyiydi. Güzel bir Porsche'ye sahipti. Rengi koyu fümeydi. Ama kesinlikle siyah değildi.

Ayağımızın altından yağ gibi kayan asfalt zeminden ani bir hareketle başka bir yöne döndük. Koltuğun kenarına tutunmasam ve emniyet kemeri olmasaydı cama uçabilirdim.
"Ne o korktun mu fıstık?" Alaycı bir şekilde soru soran Oğuz'a bakarak "Cok korktum ya. Anlatamam."diyerek goz devirdim.

"Ne kaar kaldı?"
"Geldik sayılır fıstık sabret." Dedi ve direksiyonu sağa kırdı. Yolda ilerlerken ıssız bir yere geldiğimizi fark ettim.
İssız biryere niye gelmiştik ki?

Hayır Oğuz kötü olmaz dimi!

Bu gün tanıştın nereden biliyorsun?

İç sesime ilk defa hak veriyordum ama kendi kararlarıma güveniyordum. Ben insanları gördüğüm zaman aklımda o kışı hakkında bir fikir oluşuyordu ve genelikle yanılmazdım. Ama çok insan tanıdığımda söylenemezdi...

Gözlerimi alan mor bir ışık bir oraya bir buraya hareket ediyordu. Dikkatli baktığımda bir sürü insanın olduğunu farkettim.

"Evet. Geldik fıstık."diyerek arabayı durdurdu Oğuz. Arabadan inince kapıya baktım ve derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Dışarı çıkar çıkmaz Mart Ayının gece soğuğu tenime ilmik ilmik işlenmişti. Hava serindi.

Bayağı serin...

Oğuz anahtarı karşıdan gelen siyah takım elbiseli iri yarı bir adama fırlatarak benim yanıma geldi. Kolumdan tutarak "Cok eğlenicez."dedi.

Bunu ikinci kez deyişiydi. Ne anlamda söylüyordu hiç bir fikrim yoktu maalesef.

Oğuz elini omzuma atıp kısık seste müzik olan yere doğru ilerlemeye başladı. Bende onunla tabiki. Etrafta bir çok sigara icen ve elinde yarısı gazete kağıdına sarılmış içki şişeleri olan kişiler vardı. Kızlar kısacik etekleri ve kocaman topuklularıyla beni al dercesineydiler. Tahminen benim yaşlarımdaydılar. Ama çok iticiydiler.

Kırmızı mor ledli kapıdan geçerken yoğun sigara kokusuna maruz kalmıştık.

Oğuz elini daha çok sıkarak beni içeriye çektiği an şiddetli müzikten kulaklarımın sağır olacağını düşündüm.

Kalabalık ve sağır edici müzik bir araya gelmişti ayrıca ter kokusu da buraya eşlik ediyordu.
Şuan deli gibi dans eden insanlar ve kadehlerini kafalarına dikenlerin arasından geçerek ilerliyorduk.
"Şuraya geçelim." Oğuz'un gösterdiği yere doğru ilerlerken gösterdiği yere oturan gruba baktım. Oğuz'a döndüğümde "Bizimkiler." Diyerek benim merakımı gidermeye çalıştı. Oğuzla beraber oturma yerine geldiğimizde oturanlar ayağı kalktılar.
"Hoşgeldiniz kardeşim."diyerek Oğuz'la erkekce selamlaşan çocuğa baktım.
"Eflin. "Diyerek beni tanıttığında çocuk "Oww güzellik. Ben Çağın Güren. Tanıştığımıza sevindim."dediğinde kafamı salladım. Oğuz bütün arkadaşlarıyla selamlaşıp bana döndü. "Hey millet bakın bu kız benim fıstık. Tanıştırsana kendini güzelim."dediğinde Oğuz'un koluna vurup "Oğuz ya."diyerek güldüm. Şakasına da olsa sinir etmemeliydi beni.

SOLUKSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin