Müzik dinlemek için taktığım kulaklığımı, aniden arabanın durması ile çıkardım. Babam arabadan inip tekerleğe bakınca, sıkıntılı bir yüz ifadesiyle döndü. "Ne oldu?" diye sordum. Babam "Tekerlek hava kaçırıyor. Seni almaya gelirken anlamıştım zaten bir şeyler olduğunu." dedi.
"Eve varır mıyız?"
"Varırız da, yavaş gitmem gerekecek."
"Eve varalım da ne olursa olsun." deyip güldüm.*************
Sağ salim eve vardıktan sonra, arabadan indim. Çakıl'ın her zamanki üstüme atlayışı ile yere yapıştım. Annem "Tarık koş. Kızı düşürdü." diye pencereden endişeyle bağırırken babam "Nilgün ne olur içeri gir. Onlar şakalaşıyorlar." diye söyleniyordu.Güneş yüzünü gösterdiği için kapüşonumu çıkarıp, çimlerin üzerinde Çakılla birlikte oyun oynamaya başladık. Babam ise arabanın tekerleği ile uğraşıyordu. O sırada babama bir telefon geldi. Aramızda fazla bir mesafe olmadığı için konuşmaları rahatlıkla duydum. Bir iş toplantısı olduğunu ve iki gün sonra İstanbul'a gideceğini öğrendim. Yani iki gün sonra okula yürüyerek mi gidecektim?
Çakılla oynamam bittikten sonra babamın yanına gidip "Kim aradı?" diye sordum.
"Önemli bir toplantı varmış. İstanbul'a gitmem gerek"
"Arabayı da mı kendinle götüreceksin?"
"Araba bu haldeyken nasıl götürebilirim Deniz? Sen gidip Neşe ve annene yardım etsene. Ayrıca ben senin Neşe ile sohbet ettiğini hiç görmedim."
"Off baba. Çok gıcıksın." diyerek bahçeden uzaklaştım ve eve girdim. Anlaşılan babam pek eğlenceli biri değildi.Eve girdiğimde annem, Kızım'a ayak altında dolaşma diye kızıyordu. Neşe ise burayı kendi evi gibi benimsediği için koltukta oturmuş müzik dinliyordu. Odama çıkıp telefonumu elime aldım. Yeni okuldan bir kaç kişi beni takip etmeye başlamıştı. -İrem de dahil olmak üzere- Bazı kızlar ise fotoğraflarıma saçma sapan yorumlar yapmışlardı. Yorumları sildikten sonra, rehbere girip Büşra'yı aradım. Telefonu yurttaki diğer kızlardan biri açtı ve Büşra'nın şu an müsait olmadığını söyledi. Beni aramasını söyledikten sonra annemin sesiyle aşşağı indim. Akşam yemeği hazırdı. Masaya oturduktan sonra babam "İki gün sonra önemli bir toplantım var. İstanbul'a gitmek zorundayım. Evi nasıl bıraktıysam öyle görmek istiyorum" dedi şakayla. Annem dik dik babama bakıp "Şaka yapmayı bırak da" deyip göz devirdi ve devam etti "Kiminle bu önemli toplantı?"
"Atilla Güven adında bir iş adamıyla."
Babam, adamın adını söyledikten sonra öksürmemle gözler benim üzerime çevrildi. Yanımda oturan Neşe sırtıma vurarak ağzımdaki lokmamı yutmama yardımcı oldu.
"Bir sorun mu var Deniz?" diye sordu babam.
"Yoo, hayır. Iıı şey. Bir arkadaşımın babasının adı da Atilla ve soy isimleri de Güven. Ne tesadüf. Şaşırdım biraz."
Evet şaşırmıştım çünkü Atilla Güven, Ayaz'ın babasıydı. Ama Dünyada bir sürü Atilla Güven var. Değil mi? Umarım farklı biridir.2 gün sonra
Babam bugün toplantıya gideceği için, Çakıl ve Kızım da dahil olmak üzere bütün ev ayaktaydı. Sanırım babam elindeki dosyaları yirminci kez kontrol ettikten sonra çantasına koyup, bana bakıp gülümsedi. "Sen okula gecikmedin mi?" "Bugün gitmeyi düşünmüyorum." "Neden?" dedikten sonra duraksadı. Benden cevap alamayınca da "Sana hiç yakıştı mı şimdi?" dedi ve kollarımdan tutup beni kaldırdı. "Hadi, hazırlan. Henüz geç kalmış sayılmazsın."
Babamın ikna etme kabiliyeti çok yüksek diyebilirim. Onun sayesinde, hiç gitmek istemediğim okula gittim. Neyse ki dersin öğretmeni de benim gibi gecikti ve yok yazılmadım.
Teneffüs arasında İrem'i de yanıma alıp kantine indim. Çay ve kraker alıp, boş bir masaya oturduk. Çayımdan ilk yudumumu alıyordum ki, yanımıza gelen çocuklar sayesinde çayı içemedim. Sandalyeleri gösterip "Boş mu?" diye sordular ve cevap vermemize, fırsat tanımadan oturdular. "Madem oturacaktınız neden 'Boş mu?' diye sordunuz?" dedi İrem. Siyah saçlarının ucunu griye boyamış olan çocuk "Nezaketen sormuştuk ve olumsuz cevap vereceğinizi düşündük." dedi. İrem hoşnutsuzluğunu yüz ifadesiyle açıkça gösterirken, ben ise gelenlere tebessümle "İsminizi söylemeyecek misiniz?" diye sordum. "Ben Burak." dedi az önce Iremle konuşan ve hala ona bakmakta olan. Sonra bana dönerek "Bu ise en yakın arkadaşım Anıl" dedi sarışın çocuğu göstererek. Sarışın ise başıyla onaylamakta yetindi. İrem konuşacak gibi durmadığı için bizi tanıtan ben oldum. "Ben Deniz. Arkadaşımın adı ise İrem."
"Arkadaşın soğuk galiba." dedi Irem'i kesmekte olan Burak. Sonra "Üşüdüysen hırkamı verebilirim. Hani soğuksun ya." diye espri yaptı aklınca. İrem ise "Klimalar açık saol canım." diyerek cevabı yapıştırdı.Sonunda, ilk defa çalmasını istediğim ders zili çaldı. İremle kol kola girip,hızla merdivenlere yöneldik. Bu çocukların bizimle birlikte olduğunu kimsenin görmesini istemiyordum. Ama arkamdan Burak "Kızlar bizi beklesenize. Beraber sınıfa çıkalım. Aynı sınıfa gidiyoruz zaten."dedi. Biri beni çimliklesin. Bu çocuk aynı sınıf mı dedi?
"Biz sizi daha önce hiç görmedik ki." dedim Burağa bakarak.
"Nasıl görmezsiniz? Ayıp etmişsiniz Vallaha. Tam da arkanızda oturuyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZDEKİ AYAZ (ara verildi)
Literatura FemininaGörme engelli birinin, renkleri merak etmesi gibiydi seni sevmek... Deniz hayatının en güzel yıllarını yurt odalarında geçirmiştir.Önce babasına, kendisini ve annesini yalnız bıraktığı için; ardından annesine, kendisine verdiği sözü tutmadığı için ö...