3 - Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Değil-

550 49 19
                                    

Merhaba

Umarım bölümü seversiniz. 

Keyifli Okumalar! 

Keyifli Okumalar! 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Çimenli tepeden görünen manzaranın üzerindeki kızıllıklar her dakika renk değiştiriyor, hava kararmaya biraz daha yaklaşıyordu.

Çağın ve Sonat hâlâ olanların şokunu atlatamamışlardı. Kaptanın Minho olmasına bile bozulmamışlardı. Bu durum ikisi için çok yeniydi.

Üçümüz gülerek tepeden aşağı inmeye başladık. Köprünün ışıkları bu akşam kırmızı renkte yanıyordu. Suya yansıyan ışıklar, siyaha bürünen havada ışıl ışıldı. Tık seslerle ağaçların arasındaki ve yolların kenarlarındaki sokak ışıkları tek tek yanmaya başladı. Sanki adım attıkça diğeri yanıyor gibiydi. Sırt çantamı düzelterek manzaranın resmini çektim. Sonat ve Çağın tepenin ortasında durarak bana döndüler. Manzarayı bahane ederek kameramı onlara doğrulttum. İkisi oldukça şapşal görünüyordu.

Çağın yolun yarısında durarak kol saatine baktı. ''Yemeği kaçırmadık, değil mi?''

Kol saatimi kaldırarak akrep ve yelkovanın işaret ettiği sayıya baktım. Yediyi geçiyordu. ''On dakika sonra yemekhane açılır.'' dedim.

Sonat gülerek kollarını esnetti. ''Yemekhaneye ilk varan kazanır.''

Çağın, Sonat'tan önce davranabilmek için ileri atıldı. O kadar hızlı koşuyorlardı ki, sırtlarındaki çantaların sallanış hızını bile gözlerimle takip edemiyordum. ''Bekleyin!'' diye bağırdım. ''Bütün gün top peşinde koşup, zıplayıp durdunuz. Enerjinizin bitik olması gerekmiyor mu?''

Çünkü ben tam anlamıyla bitmiştim.

- - - - - - -

Yemekhaneye girdiğimde Sonat ve Çağın cam kenarından onları görebilmem için ayağa kalktılar. Bitkin ve sinirli adımlarla yanlarına giderek oturdum.

Zaman SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin