Gözlerimi kapatıp sinirle tekrardan açtım. Allahım sen beni bu dünyaya sabır testi olarak falan mı yolladın ? Her şeyin düzene girdiği bir günüm olmayacak mı benim ? Arkamdaki sıkıntılı nefesin enseme şiddetli bir şekilde vurmaya başlamasıyla sıkıntıyla arkama döndüm. Tanımadığım bir yüz ile karşılaşmam ile tekrardan içimde biriktirdiğim havayı şiddetlice dışarıya üfledim sesli bir şekilde." Sen kimsin benim anneme el kaldırıyorsun ? " Diyen sesi umursamayarak gitmek istesem de kolumdan sertçe tutan adam pek buna izin verecek gibi durmuyordu. Sinsice sırıtarak yarım ağız " Kendini ne sandın sen ufaklık ! " dedi Miran'ın göz rengine benzeyen gözlerini kırparak sanırım havalı olduğunu zannediyordu.
" Kendimi kadın zannediyorum. Yetmez mi ? " dedim kambur duruşumu dikleştirerek." Siz ? " dedim ve ardından son zamanlarda sinir olduğum kadınları ezme üstüne çıkma sahneleri gelince dişlerimi sıkarak dudaklarımı tekrardan araladım. " Kadının karşısında hangi hayvanlık ile karşımda durmuş elinizi kaldırmış, döver gibi konuşuyorsunuz ? " Diyerek adamın tipini süzmeye başladım. Büyük ihtimalle Miran'ın uzak akrabası falan olmalıydı. Mirana dış görünüşü harici hiçbir şeyi benzemiyordu.
" Bende adamım yetmez mi seni ezmeye ? " Diyerek üstüme yürümeye devam etti. Yüzündeki hoşuma gitmeyen tebessümler oldukça sinirlerimi bozmaya yetmişti. Ama en çok sinirlerimin dans etmesini sağlayan olay ise yanımda duran Miran'ın annesine her ne yapıyor olsam da bir kızın üzerine adam salarak sadece sırıtıp gitmesiydi sanırım zoruma giden..
" Sandığın gibi değilmişsin sen ! " dedim ve içimde beni boğan havayı tekrardan dışarı üfledim. Ardından sinirle dudaklarımı tekrar araladım ve bu sefer ben onun üzerine yürüdüm. benim neyim eksikti ki " O adımlarını geriye atacaksın. Karşınızda sizin seviyenizde birisi yok. " diyerek sinirle tekrardan soludum.
" Kadına bak ya annemin üzerine yürüyor, şimdide beni dövecek. Kızım sen sabahları genelde ne tüketirsin yürek yanında biraz süt falan herhalde kafa yapmış. Sütle yürek mideni bozmuş senin herhalde.." diyerek dediğime tezat bir şekilde bana doğru bir adım daha attı. Adamın şuan kadınlar tuvaletinde olduğunu hatırlayınca dakikalık şoka girdim. Ve aklıma gelen fikirle amacını çözemediğim şu adama haddini bildirmek istedim. Ne olursa olsun onun karşısında insan vardı.
" Hanımlar yardım edin ! Sapık var ! " demem ile tuvaletlerden koşan kadınlar bir hucum içinde dışarıya çıktı. Hatta elinde baston olan bir teyze çıkmış kafasına kafasına geçiriyordu. Bir yan 'Aferin sana kız Dolunay ' diye bağırasım geldi herkesin içinde..Eğer annesine durduk yere bir şey yapmış olsaydım pek sesimi çıkarmaz bağırmasını bile dinlerdim. Ama kendini bir şey sanıp kimsin sen havaları sinirime gitmişti. Bunu geçen gün izlediğim dizi sahnesi aklıma gelince birazcık patlamıştım sanırım..
Kadınlar tuvaleti yazan yerden sağa doğru dönüp içeriden çıkış yaptım. Yakın zamanda yemek yemem gerekiyordu yoksa açlıktan ölecektim ! Yanımdan geçen üç tane kız grubunun peşinden gidip,
" Pardon bir şey sorabilir miyim ? " Dedim tebessüm ederek. Ardından ortadaki kız hafifçe gülümseyerek, evet anlamında başını ileri geri salladı. " Hastanede güzel yemek yiyebileceğim bir yer var mı ? " dedim karnımı ovalayarak. Ortadaki kız çok hoşuma gitmişti. Bileklerinde biten siyah eteği ve üstüne geçirdiği beyaz bluzu eteğindeki lastikteki yazıyla uyum sağlamıştı. Yandan ördüğü saçları ve hafif koyu renk ruju ile oldukça güzel gözüküyordu. Yanlardaki kızlar ise üstlerine birer şort geçirmişti.
Ortadaki kız bana doğru yaklaşarak " Abla bak asansöre bin. En aşağı kata in orada dürümcü var. Çok lezzetli " dedi bir yandan tek elini kaldırmış bütün parmaklarıyla leziz işareti yapıyordu.
" Teşekkür ederim, güzellik " dedim ardından el sallayarak merdivenlerin bulunduğu yere gittim. Sonuçta burası hastane olduğu için asansörden hasta birisi yardım isteyecek olabilir. Merdivenlerden ikişer ikişer indikten sonra. Sonunda en alt kata ulaşmıştım. Hemen koşarak bir sandalyeye oturdum. Çok şirin bir yerdi sandalyeler mavi renge bürünmüş bir şekildeydi. Duvarlar ise renkli bir tabloyu andırırcasına rengarenk boyanmıştı. Renklerin verdiği pozitif enerjiyle burukça gülümsedim. Bir yanım ise şuan ameliyatta olan Mirandaydı...
" Ne vereyim ablama ? " dedi yanıma gelen kısa boylu esmer çocuk...
" Ben iki tane dürüm alayım. İçine ne varsa koyarsan sevinirim. " dedim ardından koşarak yanımdan uzaklaşıp aşçının yanına ulaştı. Şuanda yemek yemem biraz saçmaydı ! Kocam orada ameliyatta can çekişirken benim keyif yapmam saçma gelebilirdi. Ama ayakta dik bir şekilde durmak için buna ihtiyacım vardı. Miran'ın ailesi fazlasıyla üstüme geliyordu. Ve ne kadar onlara karşı dik görünsem de içimdeki küçük Dolunay bağıra bağıra ağlıyordu sanki..Çocukluğunu geçirememiş Dolunay eğlenmeyi beklerken acılarımın içinde boğuluyordu adeta..
Esmer çocuk tekrardan geldiğinde elindeki tabakları masaya bıraktı. Ardından iki tane bardak olduğunu görünce istemsizce tebessüm ettim.
" Tek başıma yiyeceğim. Bir tane bardak yeterli " dedim hafifçe çekinerek. Ayı gibi görünüyordum eminim ! Çocuk bana karşı mahcup olarak bardakları alarak uzaklaştı.
" Özür dilerim abla " diyerek mahcupça baktı.
" Olur mu öyle şey ? Özür dilemene ne gerek var. Yanlışlık oldu sadece bende fazla ayılık yapıyorum. " dedim gülümseyerek. Oda bana bakarak gülümsedi.
" Ah ablam beya herkes senin gibi ola keşke bağırıp duruyorlar bana yanlış yapınca.." dedi ardından bir şey dememe fırsat vermeden yanımdan uzaklaştı. Nasıl kıyabilirler küçücük çocuğa? Bu yaşta evin geçim derdi üstüne yük olmuş bir çocuğa nasıl bağırabilirler ki ?
Açlıktan midem bulanmaya başlayınca önümdeki tabaktaki dürümün kartonunu açıp ardından hepsini tek nefeste yedim. Ardından kasaya doğru uzandım. Küçük çocuğun cebine on lira sıkıştırıp gülümsedim. Cebine trilyonlar sıkıştırmışım gibi sevinçle baktı. Ardından hoplayarak gelen müşterinin yanına gitti. Bende hesabı ödeyip mekandan ayrıldım. Tekrardan merdivenlerden hızlıca çıkarak Miranın bulunduğu yoğun bakıma ulaştım. Ardından yoğun bakımın karşısındaki sandalyelerden boş bir yere oturup gözlerimi kapattım. Yanımdaki teyze baş parmağıyla dürtükleyince gözlerimi tekrardan araladım.
" Pardon kızım elim deydi ! " diyerek titreyen elini kendine doğru çekti. Bir yandan ise çocuk gibi eline kızıp söyleniyordu. Bir an Miran ile bu hallerimizi hayal edip sırıttım. Umarım başımıza büyük bir bela gelmeden o günlere kadar gideriz. Gerçi en büyük bela zaten başımızda ama. Miran'ın bulunduğu yoğun bakımın aralanması ile içerisinden beyaz giyimli bir hemşire fırladı o kadar telaşlı bana doğru bakıyordu ki dediklerini duymamak için avuç içlerimi kulağıma bastırarak,
" Duymak istemiyorum. Lütfen..Hayır ! Duymak istemiyorum. Bana söyleyemezsiniz " diyerek kendimi bulunduğum sandalyeden zemine düşünmeden attım.
***********
Bölümü beğendiyseniz yıldızımıza basmayı unutmayın...ღ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay
Teen FictionKendimden daha doğrusu bedenimden artık tam anlamıyla vazgeçtiğim bir geceydi.Gayeme ulaşmamı engelleyen donuk bakışlı yabancının hayata benzemeyen hayatıma aniden girmesiyle bazı kurallarım gevşedi.Özverinin ne demek olduğunu bana öğretti.Bu kadar...