İlk Bakış - BÖLÜM #2

297 26 13
                                    

Okula doğru attığım ilk adımda babamın çok bilmiş sesi çınladı kulağımda, hafızamdan fırlayarak: "Şoförün seni okul sınırlarına kadar götürmeye izni yok. Ve sen, okulu görsen dahi, okula doğru giden yollardan sadece bir tanesini kullanabilirsin. Diğer yollar, oraya ait olmayan sıradan insanlara tuzak olarak hazırlanmış. Hem o yollarda, hem de o yolların etrafındaki ormanlarda tuzaklar ve görünmeyen tehlikeler var. Benim yüzümü kara çıkarma ve ailemize layık bir vampir olduğunu göster."

Babamın bu sözü, onu ve beni tanımayan birine sanki koruyucu ve sahiplenici bir babanın sözleri gibi gelebilir. Fakat bu sözlerdeki iğneleyici ve aşağılayıcı arka planı görebilmek için benim hayatımı yaşamış olmak gerek. Şu an bu konu üzerine fazla düşünmek istemiyorum ama gönülsüzce de olsa bu uyarıyı dikkate almam gerektiğini akıl edemeyecek kadar aptal biri değilim.

"Route 44" tabelasıyla işaretlenmişti ilerlemem gereken yol. Zaten bulunduğum yöne doğru uzanıyordu. Okula giden ve tuzaklı olduğu söylenen diğer yolların her birinin başında da benzer tabelalar vardı. O tabelalarda ne yazdığını merak etmiştim. Muhtemelen farklı rakamlar yazıyordu ve sadece içeriye girmesi gereken kişiler bu yolu seçmesi gerektiğini biliyordu. Belki de buradaki monsterları sevmeyen kişiler tarafından bütün tabelalara Route 44 yazılmıştı.

Böyle bir ihtimali gözardı etmek benim zekama yaraşmazdı fakat şu an bu kadar derin düşünemeyecek kadar heyecanlıydım.

Route 44 yolundan okula doğru ilerlerken, yüksek okul surlarının yürüdüğüm yol ile birleştiği yerdeki geniş kapı üzerindeki "Monster İstanbul Lisesi" tabelasını görebiliyordum. Ben dünyada sıradan insanlar dışında sadece vampirler var sanardım. Vampirlerin de bizim ailemizden ibaret olduğunu düşünürdüm. Fakat sıradan olmayan bir çok tür olduğu gibi, bu tür okulların sadece burada olmadığını da öğrenmiştim bundan bir gün önce incelediğim okul tanıtım kitabında.

Monster İstanbul Lisesi, Türkiye'deki tek "monster lisesi"ydi kitaba göre ve tüm ülkedeki seçkin monster ailelerin çocukları lise hayatını burada geçiriyordu. Bu monster'lara benim gibi vampirlerin yanı sıra kurtadamlar, elfler, orklar ve şekil değiştirenler de dahildi.

Peki ya bu üst türlere dahil olup da alt sınıf ailelere mensup olanlar? Öyleleri de vardı elbet. Beni düşündüren asıl şey, bu kadar üst tür varken ben nasıl bunca yıldır böyle bir yalnızlık çekmiştim. Belki onlar da kendilerini saklamak için sıradan insanlar gibi davranıyorlardı ve birbirimizden habersiz yaşamak zorunda bırakılmıştık. Bu hayatın kendisi kadar bu kısmı da lanet gibiydi. Bizi bu duruma düşüren toplumun kendisiydi asıl lanet.

Tüm  o boktan günleri geride bırakıp önüme bakmanın zamanı gelmişti. Geçmişte yaşadıklarımın boş yükünü ağırlık etmektense, sadece o zamanlardan edindiğim tecrübeleri taşımak daha kolay ve bilgeceydi.

Okul surlarının birbirinden ayırdığı orman ve okul bahçesini bir araya getiren tek yer olan geniş kapının yanına gelmiştim. Uzaktan göründüğünden çok daha büyüktü. Ufak sandığım okul tabelası ise devasaydı. Fakat bu gösterişliliği uzaktan da görünüyordu.

"Ben Tuğcenk Kaplan" dedim kapıda bekleyen gardiyan kim olduğumu sorduğunda. Ellili yaşlarda, ten rengi yeşile çalan bir grilikle olan, hafif kambur bir gardiyandı. Cevabını aldıktan sonra beni gördüğünde çıktığı kulübesine geri döndü ve yüzündeki umursamaz ifade bir anda değişti, defterde adımı bulduğu zaman. Belli ki babamın zenginliğinden dolayı itibar gösterecekti bana. Zaman kaybı olmaması için bunu görmezden gelecektim. Fakat bu olaydan sonra bir karar almıştım. Bu günden sonra bana saygı duyacak olan herkes, benim sağlam karakterime ve olgun zekama saygı duyacaktı. Ve o bana o zaman duyacakları saygı yanında şimdikinin lafı bile edilmeyecekti.

Beni karşılarken cool görünmeye çalışan gardiyan, eziğin biri olarak yanıma geri döndü ve beni içeri aldı. Kapıdan içeriye doğru attığım birkaç adımdan sonra yanıma sokulup valizimi taşımayı teklif etti fakat "sen benim valizimi taşırken bu okulu ve öğrencileri dışarıdan gelecek tehlikelere karşı kim koruyacak aptal?!" diye sesimi yükselttim. Sesim surların iç kısımları ile okul binaları arasında yankılandı. Herkesin gözleri bana döndü.

Herkesin böyle bir tehlikenin varlığı hakkında haberdar olduğundan emindim fakat o an bana dönen bakışlarda, bu duyarlılığıma olan hayranlığını gizleyemeyen kişiler de vardı. Lise yıllarımı beraber geçireceğim bu monsterlar üzerindeki ilk izlenimimin bu şekilde olması hoşuma gitmişti. Özellikle de beyaz tenli yuvarlak yanaklarını iki yandan sarkan düz siyah saçlarının örttüğü kızın masmavi gözlerinin bakışlarını üzerimde hissetmek olağanüstü hissettirmişti. Hayatımda ilk defa lanetli değil, değerli hissediyordum. Ve okulun içinde atacağım ilk adımların binalara doğru değil, o kıza doğru atmam gerektiğinin farkındaydım...

Monster İstanbul LisesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin