Kurdeleler kesildikten ve el opme faslı geçtikten sonra herkes yerlerine oturmuş birbirleriyle kaynaşma telaşındaydı. Bizde bir kenara oturtulup onları izliyorduk. Başımı yan çevirip bir kere bile bakmamistim. Baksam,catılmış kaşları altında uzun kirpikleri arasında koyu yeşil gözlü bir çift Emir Çelik görecektim.
Ruhum bir kafese tıkılmış kuş gibi hissediyordu. Kaçışı olmayacağını biliyor gibiydi. Belki o kuşta benim gibi satılmak zorunda kalmıştı kim bilir? Kördüğüm olmuş hayallerim rahat nefes alamıyordu.
Bir balık su da yaşarken bogulur muydu hiç?
Boğuluyordu işte. Boğuluyordum.
Zihnimin derinliklerinden telefon sesiyle çıktım. O-onun telefonuydu. Neden bu kadar heyecanlandığımı ben bile bilemedim. Kafamı ağır ağır yanımda oturan Emir'e çevirdim. Cebinden telefonu çıkarıp kulağına dayadı.
''Tamam...Bekle burası müsait değil...Anladım...Birazdan seni arayacağım bekle. ''Emir ayağa kalkınca parfüm kokusu burnunu doldurdu. Kokladığım en güzel parfüm kokusu olduğundan emindim.
Yavaş ve emin adımlarla ablamın yanına gitti. Ablam ne alakaydı. Ona birseyler dedikten sonra, ablam hızlı adımlarla yanıma geldi.
''Selin,Emir birisiyle konuşacakmış canım sen onu balkona götürsene''
Ablam balkona daha yakındı ve götürmedi. Tam kafa dengim diye geçirdim içimden.''Abla sen götürsene daha yakındınız balkona, sen götür işte ''
Ablam bana dahada yaklaşarak kulağıma;
''Kızım sen götürsene işte ne sorup duruyorsun yürü hadi konuşursunuz işte. ''
Ablam birsey deneme gerek bırakmadan beni Emir'in yanına sürükledi.
''Emircim seni Selin görürsün. Ben Sefa'yı uyutacağım. Hem tanışmış olursunuz. Tamam mı''''Tamam.'' 5 harf tek cümle. Bu biraz ablama karşı çok sert konuşmaydı. Ablam bozulduğunu belli etmeden yanımızdan ayrıldı. Ben kafamı egmis öylece duruyordum.
''Ee beni balkona goturecek misin?''
Bu adam herkese mi bu kadar sertti.''Buyrun burdan '' diyip kapıdan çıktık. Ben önde o arkamda ilerliyorduk. Adım sesleri kesilince arkami döndüm. Yüzünde Çatık kaşlarını görmeyince rahatladım.
Gercekten bebek yüzlü katil olur muydu? Gercekten cok yakışıklıydı. Kumral saçları yukarı doğru kalkmış, uzun kirpikleri arasına saklanmış koyu yeşil gözleriyle gözüme çok guzel görünüyordu.
''Beni odana götür ''
Ben ona şaşkın şaşkın bakarken cenesi kasıldı ve kaşları catıldı.
''Odana götür dedim '' dedi emir verir gibi '' Yanlış anlama önemli görüşme yapacağım. Seni yemeyeceğim merak etme.''Çatık kaşlarıyla birlikte dudağının kıvrıldığını gördüm. Aynı anda hem gülüyor, hemde kızıyordu. Hayatımda tanıdığım kimse bu işi aynı anda yapmamıştı. Sahi hayatımda mıydı bu kisi? Ya da tanıyor muydum onu?
''M-merak etmiyorum. Sadece... şey neyse o zaman söyle gelin. ''
Bir anda kekeledigim için kendime olanca küfürü savurdum. Herkesin oturduğu odanın yukarısına doğru merdivenlerden çıktık. Yine ben önde o arkamda ilerliyorduk. Ayaklarımın titrememesi için dua ediyordum,ama onlar beni dinlemiyor gibi titriyordu. Yatak odama geldigimde dün gece çıkardığım iç çamaşırlarımı yatağın üzerinde durup durmuyor mu diye düşündüm. Odamı toplamış mıydım onu bıle bilmiyordum. Kapıyı yavaşça açıp önden ben arkadan yine o içeriye girdik. O hos kokusu yanımdan eserek geçerken bende hemen ortalığı göz gezdirdim. O kenardaki camda telefonuyla konuşmaya devam ederken yatağımın yanına geldim.
Allah kahretsin. Yatağımın üzerinde dün çıkardığım mor sütyenim duruyordu. Onu ordan nasıl alıpta yerine koyacağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Korkak gözlerle etrafıma göz gezdirdim. Gözlerim gözleriyle bulusurken benden suphelenmis gibi gözlerimin içine baktı,ve bana doğru gelmeye başladı. O an ani bir refleksle yatağa -sütyenimin uzerine - oturdum.
''Evet... Tamam... benim halletmem gereken bir iş var... Peki sonra görüşürüz. ''
Halletmem gereken iş derken? Halledilecek şey ne? Tövbestağfurullah!
Bekliyorum, ne olacağını bekliyordum.
''Kalk.'' Emir veriş tarzı hiç hoşuma gitmemişti. O ayakta ben oturmuş ona değil yere bakıyordum. Kaşlarımın catilmasina engel olamadım.
''Hayır kalmayacağım. ''
Burnundan soludugunu duyabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Pembesi
Teen FictionBabasının acımasız baskılarına maruz kalırken, kötü kitapların sonuna akan gözyaşı gibiydi. Babalar kız çocuklarına sevgi katarken, onun babasının kendisine nefret işleyişine maruz kalmıştı. Onu kurtarabilecek sadece kendisiydi. Kendisini yiyip bit...