Bölüm 5: ''İlk Karşılaşma''

78 7 1
                                    

Medya : Selin

''Tamam dedim işte kurtuluyorsunuz benden. Artık ne haliniz varsa görürsünüz. Boktan aile gibi davranışlarınıza devam edin yarın artık direk verip evden siktir mi edersiniz onu bilmem ama...''
Sonunu getirememiştim. Babamın yanıma geldiğini bile görmemiştim. Hatta vurduğu tokatın acısını sonradan hissetmiştim. Acı bir şekilde güldüm.
''Düzgün konuş kız,İlker olmasa bu Boktan ailede ömür boyu kalabilirdin. Onun sayesinde evleniyorsun. Ona teşekkür bile edebilirsin. ''
Tamda dediğim gibi çıkmıştı. Bu işin icinde İlker olduğunu daha odamın kapısından çıkar çıkmaz anlamıştım. İlker ne yapmıştı ki o mafya bozuntusuyla evlenmek zorunda kalmıştım.
''İlker ne yaptı ki?'' Dedim. Biraz saçma sorduğum soru babamın az önceki vurduğu tokattan kaynaklanabiliyor olduğunu düşündüm.
''İlker seni kumar masasında kaybetti. Seni ona vermek zorundayız. Şimdi artık kendini buna alıştırsan iyi olur. Belki 1 hafta sonra evli bile olmuş olursun ha?''
Beni bahis olarak mı kullanmışlardı. İlker kaybetse Emir'in olacaktım. Kazansa Boktan hayatıma devam edecektim. Beni bir mal olarak kullanmalarına mı yanayım yoksa yarın ya da birgün evli bir insan olacağıma mı yanayım bilemedim.
''Şimdi anladın mı?'' Babam boğuk ve alay dolu ses tonuyla konuşuyordu. Kendimi tutamadım ve babamın yüzüne tükürdüm. Babam kısa bir küfürün ardından bana tokat yapıştırmıştı. Bu çok acıtmıştı. Daha fazla ve hızlı şekilde vurmaya başladı. Ablamın dur deyip yakarışlarını dutuyordum fakat cevap veremiyordum.
''Yüzüne tükürmekten daha fazlasını yapabilirim baba bunu hakediyorsunuz hepiniz! Beni bir mal olarak kullanmanız canımı sıkmadı. Ama şunu bilki. .'' Babam öyle bir dudağıma doğru yumruk atmıştı ki yere afallanarak düştüm. Göz ucuyla babama bakınca televizyonun arkasında sakladığı sopasını çıkardı. Yıllardır aynı odun sopasiyla dövülüyordum. Ben bıkmıştım aynı sopadan dayak yemeye. Art arda artık dolmuş olan göz Bebeklerim boşalmıştı. Gözüm kapanıyor gibiydi. Sanırım bayilmak üzereydim. Bu da yeni hayatimin bana sunduğu guzellik gibi birseydi. Yarın pörtlemiş dudaklarla ve morarmış gözlerle görücüye çıkacaktım sanırım.

Sabah uyandığımda başım zonkluyordu. Babam çok kötü vurmuştu sanırım. Mırıldanarak gıcırdayan yatağımdan kalktım. Artık markete gitmeme gerek yoktu. Bugün istemeye geleceklerdi. Banyoda kendime baktığımda ufak volumeli ama bir o kadarda sağır edici sesimle tiz bir çığlık attım. Yüzüm savaştan çıkmış gibiydi. Dudağımın yanı patlamıştı. Gözümün kenarında şişlikler vardı. Boynuma doğru indigimde orada çok belirgin olan morluklar gördüm.
Cenemin altına kadar morluklar devam ediyordu. Ufak küfürler ederek banyonun rahatlığına kendimi bıraktım. 15 dakikalık Banyodan sonra sadece üst ve alt iç camasirlarimla dışarı çıktım. Saçımı kurularken kapı birden açıldı. Ulan ben bu İlker'i kaç defa uyaracagim kapıyı tiklatmadan girme diye. Arkami donmemle ablamla göz göze geldik. Bana dolu gözlerle bakıyordu. Ablamın yanında böyle durabilirdim herhalde değil mi? Ablam bana yaklaşıp hemen yatağımin en dip köşesine oturdu. Yüzüme benden hep uzak olan gülümsemeyi yerleştirip ablamın yanına oturdum. Kötü olduğum zamanlarda hep ablama sığınırdım. Ama suan kötü değilim gibi davranıyordum. Belki bir kaç dakika yada saniyeler geçmemişti bilmiyorum ama ağlayarak ablama sarıldım.
''Tamam canım geçti. Sıkma canını bu kadar. Hadi Selin hazirlanmamiz lazım ablacim. Kalk bakayım.''
Ablamda belli etmemeye çalışsada sesi titriyordu. Ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi. O da biliyordu. Hatta bilmediklerimi de biliyordu. En çok onu ozleyecektim. Hatta, ondan başka kimseyi ozlemeyecektim. Onun üzülmesini istemiyordum. Yüzüme en sevimli halimi takinip
''Hadi ozaman hazırla beni kesin çok güzel olacağım. Hadi hadi daha oturuyor muyuz? Gidip beni hazırlayalım''
Kalkıp dolabimdan bazı elbiselerimi çıkardım. Bu mu şu mu deyip ablama gösterdim. Bazılarını üstüme giyip karşısında durdum. En son dolabimdan zar zor aldığım ama giymeye fırsat bulamadığım gül pembesi bir elbise çıkardım. V yaka tam diz boyu bir elbiseydi. Hemen banyoda üstüme geçirip kendime baktım. Sade ve şık duruyordu. Yüzümde ki şişlikler olmasa fena sayilmazdim. Makyajla gider diye düşündüm. Biraz Kalçam mı çıkmıştı ne? Gül pembesi rengi hoşuma gitmişti tenimide açmıştı. Ama ben Kül pembesi demeyi tercih ettim. Öyle bir renk varmıydı haberim bile yoktu ama hos isim olmuştu. Hemen ablamın yanına gittim ve karşısında durdum. Gözlerinde ki parıltı gözümden kacmsmisti. Çok şaşırmış ve bir okadar da mutlu olmuştu.
''Selin çok güzel olmuşsun canım. Bu kalsin sana çok yakıştı.''
Beni nazikçe kolumdan tutarak banyoya götürdü. Önce saçıma şekil vermeye başladı. İki yanıma küçük belikler orerek arkada topuz yaptı. İki küçük tutam saçı onlerden bıraktı. Güzel bir Makyajdan sonra hazirdim. Ablam son rütuslarını yaptıktan sonra aynaya bakmamı sağladı. Tek mutlu olduğum yanım morluklarım ve sisliklerimin makyaj sayesinde gitmis olmasıydı. Ayağa kalkıp ablama sıkı sıkı sarıldım. Ağlamaya başlamıştık.
''Tamam Selin ağlama bak makyajın akacak sonra görücüler begenmezse benden suç bulma. ''
Ağlayarak söylediği kelimeler gulmemize sebep olmuştu. Şuan hem gülüyor hem ağlıyorduk.
''Tamam tamam ağlamayacağım. Ama sende ağlamayı kes ''
Yine gulmustuk. Ablama uzun uzun baktım. Sanki son görüşüm gibi,sanki ölüme giden biri gibi. Tarifi yoktu işte gidecektim. Ablam görücüler demişti kim kim gelecekti ki. Bir mafya nın yakını mı olurdu? Hiç düşünmemiştim.
''Abla tek başına mı istemeye gelecek beni? ''
Ablam yavaşça başıma vurup
''Hayır tabiki şapşal bildigime göre amcası ve yengesiyle gelecekmis. Tek akrabası o sanırım. Seni bizden amcası isteyecek. Yani herşey usulüne göre olacak. Sen hiç merak etme.''

Kül Pembesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin