Poyraz büyük bir öfkeyle karakola girdi. Samet Binbaşı toplantı odasında onu bekliyordu. Odanın önüne geldiğinde kapıyı tekmeyle açtı. İçeri girdi ve toplantı masasına sinirle yumruk attı. Öfkesine dayanamayan masa ortadan ikiye ayrılmıştı. Avazı çıkana kadar bağırdı."Seni bulucam lan piç kurusu! Bulduğumda parmaklarından başlayarak bütün vücudunu parçalara ayırıcam ama ölmene izin vermicem lan!! Seni öldürmeden öldürücem köpek!!!"
Samet Binbaşı bu duruma alışkındı. Poyraz duvarı yumruklarıyla kana bularken Binbaşı kolunu tuttu.
"Poyraz yeter!"
"Yetmez komutanım!! Yetmeyecek! O şerefsizin yaptığını görseydiniz eğer..."
Poyraz sustu ve yutkundu. O anı hatırlayınca adeta boğazı düğümlenmişti. Ardından çömelerek yere oturdu. Bacaklarını kendine doğru çekti. Ellerini başının arkasında gezdirerek acı ve hüzün dolu bir sesle yakardı.
"Komutanım, o piç herif bu insanlara nasıl kıydı he? Oradaki odada bir sürü insan vardı komutanım. Bir sürü kolu, bacağı, gözü, parmakları hatta kafası olmayan cesetler vardı! Daha 2-3 aylık bebekler vardı!! Hiç mi vicdan yok onda? Nasıl yaptı bunları he nasıl?!!"
Samet Binbaşı Poyraz'ı da alıp dışarı çıktı. Onun babası gibiydi. Poyraz'ı sakinleştirecek birisi varsa o da kendisiydi. Bir banka oturdular ve konuşmaya başladı.
"Poyraz, oğlum. Biliyorum. O adamın nasıl bir pislik olduğunu çok iyi biliyorum. Bu operasyona seni göndermemin sebebi de buydu. Bu yaptıklarını ona ödetecek birisi varsa o da sensin."
Poyraz, komutanının gözlerine baktı. Mesajı almıştı. Ayağa kalktı ve timin olduğu koğuşa doğru yürümeye başladı. Attığı her adım toprağı korkutuyordu...
Koğuşun kapısını sert bir şekilde açtı ve içeri girer girmez emirler yağdırmaya başladı.
"Zeki, bana o şerefsizin yerini bulman için 15 dakikan var. Yavuz, ne kadar el bombası ve patlayıcı varsa al gel. Bir tane de RPG(Roketatar) istiyorum. Cesur, biksi için fazladan mermi al. Diğerleriyse cephanelikte ne var ne yok toplayıp gelsin. 15 dakika sonra içtima alanında olun. Anlaşıldı mı Akıncılar?!"
Bütün tim aynı anda bağırdı.
"Emredersiniz komutanım!"
Ardından Poyraz dışarı çıktı. Esila da arkasından gitti ve onu yakalayıp omzuna dokundu.
"Sakin ol. O şerefsizi yakalayacağız. Bu kadar öfkelenirsen takımı tehlikeye atabilirsin."
Poyraz, omzuna dokunan o eli sert bir şekilde indirdi. Daha sonra cevap verdi.
"Üsteğmenim. İlk olarak şunu bilin ki ben öfkeliysem takımı tehlikeye atmam, takım tehlikenin içine atlayacaktır zaten. Ayrıca biz bu işe koğuşta yatmak için değil dağda mermilerin, bombaların içinde gezmek için girdik, tehlike bizi korkutamaz. İkincisi de Cemal'i bulduğumuzda ona bunun hesabını soracağım, siz rahat olun."
Ardından çekip gitti. Esila adamın arkasından baktı. Bu adam ona, Poyraz gibi Yüzbaşı olan kardeşini hatırlatıyordu. Aynı onun gibi öfkeli ve kararlı kardeşini.Birlikte girdikleri çatışmada şehit olan kardeşini...
Tam 15 dakika sonra herkes sıra olmuş Poyraz'ı bekliyordu. Esila, komutan yardımcısı olduğu için timin karşısında duruyordu. Cephanelikten çıkıp gelen Poyraz' ı görünce askerlere baktı.
"Dikkat!"
Askerler selam durarak komutanlarını bekledi. Poyraz, Esila'nın yanına gelince time bakarak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKINCILAR
General FictionPoyraz ölüm için hazırlanmış bu yiğitlere baktı. Buz mavisi gözlerini her birinin üzerinde tek tek gezdirdi. Bunlara operasyondan önce biraz cesaret gerek diye düşündü, sanki yeterince yokmuş gibi... Elini havaya kaldırarak işaret parmağıyla o güzel...