Esila birden gözlerini açtı. Bütün vücudu adeta güneş gibi yanıyordu. Spor salonunda yaşananlar... 'Ama bir dakika böyle birşey gerçek olamaz ki' diye düşündü. Gözlerini birkaç defa kırpıştırıp kendisine geldi ve yatağında olduğunu fark etti. Gördüğü şeyin bir rüya olduğunu anladığı anda hem rahatlamış hem de üzülmüştü. Neden üzüldüğünü o da bilmiyordu. Aynı neden rüyasında Poyraz'ı gördüğünü anlamadığı gibi... Şuan onun gördüğü rüyayı Poyraz bilse utancından yerin dibine girebilirdi. Bu rüyayı daha fazla düşünürse başta yanakları olmak üzere bütün vücudu kızarıp yanacaktı. Bu yüzden doğruldu ve yataktan kalktı. 'Biraz hava alsam iyi olur' diye düşündü.Esila, keşke bu fikri uygulamadan önce biraz tartsaydı. Çünkü şuan gecenin dördünde ve kışın ortasında dışarıya mont giymeden çıkan tek insan olabilirdi. Öyle ki üzerinde tişört ve eşofmandan başka birşey yoktu. Soğuktan tüyleri diken diken olmuştu ama umrunda olmadığı her halükarda belliydi. Aklında yalnızca Poyraz vardı ve bu onu ısıtmaya yeter de artardı...
O sırada yanına nöbetçi bir asker geldi. Rütbesini ve ismini söyleyip konuşmaya başladı.
"Uzman Onbaşı Mustafa Tuğcu. Komutanım, Kenan Yarbay sizi ve Timi 15 dakika sonra harekat merkezinde istiyor."
"Tamam sen gidip timi uyandır, bende geliyorum."
"Emredersiniz komutanım."
Bizim nöbetçi Mıstık bu emri hiç sevmemişti. Haşa emre karşı gelmezdi tabiki ama Akıncılar Timini uyandırmak göt isterdi. En son onları uyandırmaya gittiğinde bizim laz Osman adamcağızın kafasına 5 kiloluk asker botunu fırlatmış yetmemiş bir de timin nişancısı Bora yataktan sıçrayıp Mıstığı bir güzel dövmüştü. Diğerleri de sırayla adama botlarını temizletmiş Poyraz ise Mustafa'ya 100 şınav çektirtmişti. Timdeki askerler çok yetenekli ve çevikti ama hiçbiri o tatlı uykularından uyandırılmayı sevmiyordu.
Ve şimdi gecenin dördünde koğuşun kapısının önünde bekleyen Mustafa içeri girmek için kendisini cesaretlendirmeye çalışıyordu ama olmuyordu işte timi uyandırmaya bir türlü maçası yemiyordu. Yalnız biraz daha beklerse bu sefer de Kenan Yarbay ona fırça atacaktı. En iyisi içeri girmekti. 'Hadi olum mıstık yaparsın len hadii.' Son bir kez daha dua edip içeri daldı. Elindeki demir jopu ranzanın demirine vurarak tedirgin bir sesle bağırdı.
"Ko-koğuş kalk!!!"
İlk tepkiyi veren Cesur olmuştu. Yastığının altındaki 7.62mmlik Bixi mermisini Mustafa'nın kafasına fırlatmıştı. Hemen ardından Zeki uyanıp söylendi.
"Birader sen bıkmadın galiba dayak yemekten. Hoşuna mı gidiyor anlamadım ki."
Gürültüye uyanan Osman etrafta botunu ararken Mıstık çoktan topuk yapıp kaçmıştı.
"Ula kaçtı ya bizum uşak."
Poyraz çoktan uyanmış olanları izliyordu. Bir yandan da gülmeyi ihmal etmiyordu tabiki ama bu saatte uyandırıldılarsa kesin sağlam bir görev vardı. Timi toparlasa iyi olacaktı.
"Evet bayanlar dedikodu yapmayı bırakın da kalkıp hazırlanın hadi."
Emri ikiletmeyen tim yataktan sıçradı ve hazırlanıp harekat merkezinde toplandılar. Kenan Yarbay duvardaki büyük ekranı göstererek söze başladı.
"Şimdi beni iyi dinleyin. Bu gördüğünüz adam..."
Kenan Yarbay sözünü daha bitirmeden Sabutay lafa atlamıştı. Daha çok sesli düşünmüştü desek yeridir.
"Tipe bak, adamın suratında meymenet yok."
Kenan Yarbay lafının kesilmesine biraz kızmıştı ama sakin olmaya çalıştı ve Sabutay'a cevap verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKINCILAR
General FictionPoyraz ölüm için hazırlanmış bu yiğitlere baktı. Buz mavisi gözlerini her birinin üzerinde tek tek gezdirdi. Bunlara operasyondan önce biraz cesaret gerek diye düşündü, sanki yeterince yokmuş gibi... Elini havaya kaldırarak işaret parmağıyla o güzel...