iyice sıkılmaya başlamıştım zaten Yılmaz'da sürekli bi arabaya gidip geliyordu. sıkıntıdan patlamak üzereydim ama yine de o duymak istemediğim 'hadi eve gidiyoruz' cümlesini duymuştum. toparlandık herneyse tam kapıdan çıkıcaz. standart elimde yine poşetlerle yürüyorum. arkamı döndüm babamla konuşuyorlardı. evet geç kalmıştım ama hemen onların yanına gittim. Yılmaz'ın bi karta numarasını yazıp 'abi ben hep burdayım -salı yada çarşamba günleri olmadığını anlatıyordu- gelmeden önce beni ararsın ben sana yerini ayalarlarım' diyip elindeki kartı babama uzattı. babam galiba yine istediği yeri bulamadığından yakınmıştı Yılmaz'a. anlamadığım şey sürekli gittiğimiz bi mekanda onu ilk defa görüşümdü...
tam arabaya bindik gidiyorduk ve babam bi poşeti unuttuğu için söyleniyordu. baba neden böylesine standart bi halde hep söylenirsin ki sen. can atar gibi 'baba sen dur sen dur ben giderim' diyip Dila'yı aldım. poşeti alma bahanesiyle geri döndüm. poşeti alıp arabaya geri bindim. ama beni bi görseniz suratına öyle bir bakıyorum ki. 'bak bahane ettim de seni son kez görmeye geldim' der gibi bi halim vardı...
biz tabi tuttuk evin yolunu.