Multimedia : Araf
Bring Me The Horizon - Can You Feel My Heart
Uykudan uyandığını nasıl anlar insan? Sanırım bir anda olur her şey. Uykudan gerçek hayata düşersin ilk. Boşluk hissi her yerde olur. Uyanıksındır, zihnin açıktır ama boşsundur.Sonra düşünceler yavaş yavaş akar beynine. Hala beyninin bir kısmı kapalıdır. Ama bir yerde duygular kaplar beynini. Aklına düşünceler geldikçe bu boktan hayata uyandığın için bir kez daha nefret ede ede açarsın gözlerini. Hemen sonra gözlerini tekrar kaparsın, neden uyanmışsındır ki bu hayata? Bu boktan hayatında hiçbir iyi şey yokken uyanmak belki de bizim cezamızdır. Belki de hergün nefes almak zorunda olmaktır cezamız.
Buz gibi bir yerdeydim ve yanık kokuyordu. Zaman ve yer kavramımı kaybetmiştim. Göz kapaklarımı açmak için zorladım ama onlar bana direniyordu. Birkaç dakika daha öyle durdum ve gücü kendimde bulduğumda gözlerimi açtım. Bomboş, karanlık bir odadaydım ve duvarın kenarına yaslanmış yatıyordum. Ne zaman buraya gelmiştim hatırlamıyordum ama yanlış giden bir şeyler varmış gibi hissediyordum. Vücudum yatmaktan ağrımıştı ama kendimi yattığım yerden zorla kaldırdım. Rutubet kokusu ciğerlerime dolarken yüzümü ekşittim. Duvarlara dokuna dokuna bulduğum odanın kapısını ittiğimde gıcırtıyla açıldı. Yalın ayak yürürken ayakabılarımı ne zaman çıkardığımı hatırlamaya çalıştım ama hatırladığım tek şey hiçbir şeydi. Evet, kendi benliğimden bile emin olmayacak kadar acizdim şu an. Ayağımın altında ahşap parkelerin yarıklarını, çatlamış tırtıklı yüzeylerini hissediyordum ama bu canımı yakmıyordu. Hiçbir şey hissetmeyecek kadar boşluktaydım. Sol taraftan gelen hafif konuşmaları duyunca aniden yönümü oraya çevirdim, belki buraya nasıl geldiğimi öğrenebilirdim. Sesler gittikçe yaklaşırken doğru yolda olduğumu fark ettim çünkü bir kapının eşiğinden içeriye cılız bir ışık geliyordu. Tam elimi kapı koluna uzattığımda aniden kafamı yana çevirdim. Bilinçli bir hareket değildi bu ve anlamsızdı da. Ama karşı duvardaki ayna resmen bana göz kırpmıştı. Elimi kapıdan çektim ve o tarafa yürümeye başladım. Bir kız vardı aynada. Işık çok azdı ve yüzünü kestiremiyordum. Ama koyu saçlı ve açık renk gözleri vardı. Yorgun ve zayıftı, bu zayıflık fizikselden çok ruhsaldı. Sanki hayatın ona attığı öldürücü darbeler karşısında yıkılmamak için tüm yaşam enerjisini kullanıyordu. Kaç yaşlarındaydı,kimdi, bilmiyordum. Aynaya biraz daha yaklaştım ve yansımaya iyice baktım. Ama tek fark kızın gri gözlü olduğunu anlamış olmamdı. Şu an önemli bir şey varsa o da içerden gelen seslerdi. Eminim ki, kızda bunu istiyordu. Kapıyı açtığımda yanık kokusunun burdan geldiğini anladım. Küçük bir mutfakta, bir aile kahvaltı ediyordu ve kenarda soba yanıyordu. Beynimi yoklayıp bu aileyi daha evvel görüp görmediğimi hatırlamaya çalıştım, bana değişik bir his uyandırıyorlardı ama tanımıyordum.
"Merhaba."dediğimde sofrada oturan kimse bana bakmamıştı. Masada bir adam, bir kadın, bir oğlan çocuğu bir de bebek vardı. Öksürük sesi çıkarıp tekrar ilgilerini çekmeye çalıştım ama yine de bana bakmadılar. Sadece oğlan çocuğunun yüzü bana dönüktü ama o da beni görmüyor gibiydi. Masanın öbür tarafına doğru yürüyüp dikkatlerini çekmeye karar verdim. Oğlanın yanına gelip durdum ve tekrar "Merhaba." dedim. Şimdi kahvaltısını eden kadının dikkatini çekebilmiştim. Kadın kafasını kaldırıp bana baktı ve gri gözleriyle gözlerim buluştu. Kalbime bir acı girdi ve ciğerlerim sıkışıp beni terk ettiğinde nefes alamamaya başladım. Vücudum resmen Tanrıya nefes almak için yalvarıyordu. İki büklüm olup ölmeye bu kadar yakınken ben hala gri gözlere bakıyordum. Bir an sonra titreyen ellerimle boğazımı tutup son nefeslerimi almaya çalıştım.Boğulurken ağzımdan küçük bir inilti çıktı.
"Anne?"
--
Soğuk ayaklarımı gıdıklarken düşünceler beynime hücum etmeye başladı. Olduğum yerde döndüğümde sırtım büyük bir ağrıyla kasıldı ve acıyla inledim. Gözlerimi açtığımda birkaç saniye kırpıştırıp etrafıma baktım. İki gündür sırtıma yediğim darbeler üstüne bir de yerde uyumuştum ve acı katlanılmayacak boyuta geçmişti. Tabii başımdaki ağrıyı söylemiyordum bile. Bütün gün uyuma isteğimi bastırıp etrafıma bakındım. Yanımda olması gereken kişi yoktu ve balkon açıktı. Büyük zorluklar karşısında balkona çıktım ve soğukla birlikte iyice ayılırken gözlerimi kırpıştırıp etrafa baktım. Her yer bembeyaz olmuştu ve çok güzel görünüyordu. Ve bu güzelliğin içinde daha güzel olan bir parça balkonun korkuluğuna yaslanmış sigara içiyordu. Gece erken uyumama lanet ederek yanına gittim ve onun gibi dışarıyı izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz
Teen FictionBelki de onların kaderleri birbirlerine isimleriyle bağlandı. Sınıfta gözleriyle etrafı tararken gözlerimiz buluştu. Yeşilin en güzel tonu olan gözlerine bakıp içimden geçirdim "Buraya oturmayı aklından bile geçirme." -O sırada gözlerim "Burada otur...