Thirty Seconds to Mars - Hurricane
Pera - Giz
Multimedia: Deniz T- Arda - Araf
.."Oyun başlasın ! "
Neyi kastettiğini anlamak için bakışlarımı Denizden alıp Araf'a çevirdim. Yüzünde şeytani pırıltılar taşıyan bir ifadeyle gülümsüyordu. Deniz dördüncü -yani son boş- banka geçip hepimizin görüş alanına girdi. Söze kimin başlaması gerektiğini kestiremiyordum. Hızlıca yüzlerini taradım. Deniz yüzüne perde çekilmiş gibi ifadesizdi, Araf hala gülümsüyordu ve Arda.. sanırım içimizden en son konuşacak kişi oydu. Kendi kabuğuna çekilmiş bir halde oturup, farklı bir dil konuştuğumuz için bizi anlamıyormuşcasına yabancı gözlerle bize bakıyordu - ve göz ucuyla Deniz'e-. Ağzımdan kelimelerin çıkması için kendimi zorladım ama hiçbir zaman o atılgan kişilerden olamamıştım ve şimdi bunu değiştirebileceğimi sanmıyordum. Gri gözler göz ucuyla bana baktı, sanki zor durumumu anlamış gibi hafifçe başını salladı. Beni şaşırtan Arda'nın burda olmasına hiç tepki vermemişti. Araf'a döndü ve o ifadesiz yüzünü hiç bozmadan konuşmaya başladı.
"Gene ne zırvalıyorsun sen?" Araf kalbini tutarak yüzünü buruşturdu ve
"Ah alınıyorum bak." dedikten sonra gülmeye başladı. Arda ona ters bakışlar atsa da o bunu fark etmemişti. Araf'ın her an gülmesine hak veriyordum. Yakışıklıydı, büyük ihtimalle zengindi, okulda bir saygınlığı vardı ve istediği herşeyi elde ediyordu. Ne ailesini kaybetmiş bir çocuktu ne de çaresiz. Düşüncelerimi uzaklaştırmak istesem de, düşünceler zehirli sarmaşıklardı ve onlardan kurtulmaya çalıştıkça daha çok zehirden etkileniyordum. Araf
"Sen neden geldin? Sevgilinin yalnız kalmasından mı korktun?" dediğinde düşünceler toz bulutuna dönüşüp uçtu. Deniz bir şey demezken Arda'nın yüzündeki ifade çok hızlı bir şekilde değişip, şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladı.
"Ne dedin sen?" Araf Arda'nın tepkisini tam anlamamış gibi dursa da cevap verdi.
"Bende de aynı tepki olmuştu. Ama çıktıklarını iddia ediyor." Arda yumruğunu masaya vurunca Deniz hariç herkes irkildi. Arda yerinden kalkıp yanıma geldi ve kolumdan tutup ayağa kaldırdı.
"Bu ne demek lan?" dedi beni sarsarak. Onu geri ittirip bi adım geri çıktım. Araf şaşkın gözlerle bize bakıyordu. Ardanın üzerine gidip "Sen neden bu kadar tepki verdin?" demek istesem de ağzımdan kelimeler çıkmıyordu. Belki de davranışlarında ki çaresizlik kendi çaresizliğimi bana hatırlatıyordu. Araf öksürünce Arda onun varlığını yeni farketmiş gibi ona döndü. Üzerine tekrar hüzünlü bir kasvet çökerken gözlerini kapadı. Yüzünde ki sinirli ifade şimdi yerini daha acılı duygulara bırakmıştı.
"Sen benim kardeşimin kızına nasıl sevgilim dersin?" Kelimeler ağzından çıkmamak için çırpınmış ama o bütün gücünü kullanıp söylemişti. Araf memnun bir ifadeyle bakarken ben ise şaşkınlıkla kaplıydım. Neden bunu yapıyordu? Neden Arafa karşı çıkmıyordu? Deniz bir anda ayağa kalkıp onu ittirdiğinde o an ki şokla dengesini kaybetti ama düşmeden toparlandı.
"Ben kimsenin kızı felan değilim." Ortamda ki gerginlik git gide büyümeye başlamıştı. Arda Deniz'e bakmamak için büyük uğraş vererek ağzını açtı ama bir şey diyemeyeceğini farkedince geri kapadı. Araf yerinden kalkarken yüzünde ciddi bir ifade vardı.
"Kardeşim beni savunmana gerek yok. Herkes kimin kızı olduğunu biliyor." Deniz ona doğru yürüdü ve tam karşısına geçti. Şimdi hepimiz bu küçük çardakta birbirimize meydan okur bir şekilde duruyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz
Teen FictionBelki de onların kaderleri birbirlerine isimleriyle bağlandı. Sınıfta gözleriyle etrafı tararken gözlerimiz buluştu. Yeşilin en güzel tonu olan gözlerine bakıp içimden geçirdim "Buraya oturmayı aklından bile geçirme." -O sırada gözlerim "Burada otur...