Labirent

670 18 22
                                    

Öncelikle canlarıııım bu ilk hikayem ve haddinden fazla heyecanlıyım bu yüzden okuduktan sonra bana belirteceğiniz eleştirileriniz düşünceleriniz benim için çoooook önemli :) benim burada olmama vesile olan canım aşkaaaam importantzd isimli zatı muhterem zehram <3 İlk bölümü de kesinlikle ona ithaf ediyorum :)         

Bir dee bugün doğum günü olan bitanecik Gülşahcığımın da doğum günü kutlu olsuuun nice seneler canııımm <3

Neler oldu bilmiyorum… ne yapmam gerekiyor şuan veya nasıl devam edeceğim bundan sonra hayata? Nasıl gülümserim ki eskisi gibi? Yine doldurur mu kahkahalarım boş sokakları?

Düşünüyorum ve yine düşünüyorum. Saatlerdir bozmadığım oturuşla bunlar gibi bir çok soru beynimi parçalama aşamasındayken ben sadece oturuyorum… oturuyorum ve düşünmekten ağırlaşmış beynimin yorduğu omuzlarımı durmadan ovuyorum. Çatıdaki odamın geniş penceresinden dışarıyı izlemekle yetiniyorum. Uzaklara bakmak her zaman rahatlatır beni, sakinleştirir. Ama bugün her zamanki günlerden değil. Müziğin sesini açmak, en seviğim şarkıyı mırıldanarak oturmak ve en uzak noktaya dikmek gözlerimi… bu bile yetmiyor yetmeyecek içimdeki şu sıkıntıları almaya. Korkuyorum hem de çok! Nefes alamıyorum, yapayalnız ve terk edilmişlik var üstümde. Kocaman bir acı belkide omuzlarımı yoran ya da hala dik durmaya, metanetli pozu çizmeye, güçlü olmaya çalışmaktan bıkmaları yüzündendir bu ağrı.

Omuzlarımı ovuyorum.. kendi kendime yaptığım bu gereksiz masaj çabaları bir işe  yaramıyor. O bir işe yaramadıkça daha çok sıkıyorum omuzlarımı. Onlar olmadan taşıyamam bu yükü. Üstelik şimdiden yerlerde sürünürken.

O sırada sıkmaktan boğumları beyaza bürünen parmaklarımın üzerindeki el bir an beni düşüncelerimden alıp karşı kıyıya fırlattı. Çok geçmeden kokusu da odayı doldurduğunda düşünmeksizin ellerin sahibinin annem olduğunu anladım.arkamı dönmeden hissettiğim elleri sıktım o da ellerimi avuçları arasına aldı. Arından sert meşe parkeler üzerinde yankılanan ev terliği sesiyle bu gelenin de babam olduğunu anlamam pek uzun sürmedi. İkisine de bakamıyordum çünkü kabullenmek istemediğim o şey… o işte onu hatırlatıyorlardı sanki bana. Yaşamak mı bundan sonra yaptığım ? Nefes almak mı ? ondan da nefret ediyorum bu sabahtan sonra. Mutluluğun ellerimin arasında kayıp gidişini izledim elim kolum bağlı. Zaten değersiz bulduğum tüm değerler de tamamen yok oldu. Artık kim döndürebilir beni hayata? nasıl ? ne zaman?

Hiç bir şey...  ben bu kadar kaybetmişken o şey... o her şeyi benden almışken.. olmaz olmayacaktı...

Ne kadar tutmaya çalışsa da annemin çektiği burnundan çıkan ses bile kendini ne kadar kastığını hissettiriyordu insana. Babam yanıma çektiği çalışma masamın sandalyesine oturdu. Ellerimi çoktan kucağıma indirmiştim. İndirdiğim ellerimi tuttu ve sıkıca öptü. O sıra içimde biriktirdiğim cesaret damlacıkları sayesinde gözlerine bakabildim. Boğazımda oluşan yumru sabahtan beri direndiğim göz yaşlarımı gözlerimin hücrelerine kadar işledi. Ses çıkarmak istedim olmadı. Annem penceremin önüne geçti ve sanki söylemek,haykırmak istediklerimi duymuşçasına bana baktı. Ağlamaktan kızarmış gözleri yüzünü yeniden sellere kurban etmemek için ellerime sabitlenmiş öylece duruyordu. Dudaklarını ısırıyor verdiği nefes tekrar hıçkırıklara boğulmamak için fazlaca çaba harcıyordu.

Sanki; içindeki fırtınanın kendini yeniden esir almasını istemiyor gibi sanki yanımda ağlasa olduğumdan daha kötü hissedecekmişim gibi ya da sanki sabahtan beri aşağıdan gelen feryatlarını duymamışım gibi…

Babamsa hala ellerim ellerinde gözlerime bakıyordu. Her zamanki gibi dimdik! İçinin paramparça olduğunu, yaşadığı her an o kırıkların içine saplandığını hepimiz bilsek de hala belli etmediğine inandığı benliği. Çöküş yüzü ve şiş göz altlarına rağmen metanetli gözükme çabalarıyla herkesin hayran bakışlarının odağı. Ama o benim babam her ne kadar herkes onun bütün bunlara rağmen çok güçlü olduğunu düşünse de , onun cam gibi kırılgan yüreği paramparça, ciğerleri yerinden sökülmüş, hayat ışığı sönmüş. Buna rağmen hepimizin tesellisine kendi koşuyor her şeye kendi kol kanat geriyor. Cenaze yerine gelen yemekler yenirken onun odasında hıçkırıklarını bastırmaya çalışarak yakarışlarını duymasam bir an ben bile bu kadar sağlam olduğu konusunda kafa yorabilirdim. Bu kadar zamandır yanımda ikisi de sus pus duruyordu. Sahi konuşmayacaklarsa neden gelmişlerdi? Gerçekten iyi gelmiyorlardı. Her taraf birlikte geçirdiğimiz anılarla doluyken, onları her gördüğümde o aklıma gelirken kafamı asla dağıtamayacağımı bildikleri halde konuşmayacaklarsa neden buradaydılar ? belki de buradaki varlığımı hissetmek istiyorlardı sadece. Burada yanlarında olduğumu bir kez daha hissetmek. Bugün ben de yanlarında olmayabilirdim nasıl olsa!

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin