4. Bölüm

68 5 8
                                    

Kısa sürede yaşadığım bunca olay. Artık bana ait ya da değil bunu bile bilmediğim iki tane ben. Bunların olması gerektiğini düşünen yanına savaş açan ama ordu birlikleri çok daha zayıf biraz daha buruk renklere sahip olsa da renklere sahip olan ben. Onu susturmaya çalışmayı kesmiş, çünkü bunu başarmış kendi karanlığında yalnız kaybolmayı bekleyen, tüm hazırlıkları tamam başladığı savaşa kendi gibi gözü de kara olarak girmekten gocunmayan ben.

Kendi içinde savaş içinde olan bir insanın çevresine ne gibi bir faydası olabilir?

Onların yanında onların istediği gibi davranarak acıdan yanan vücudunu daha da fazla acıya sürüklemekten başka.

Elimde savaşı kazanan ‘ben’ in ödülünü incelerken. Yıllardır sahip olduğum pembe kart. Onu da daha önce bu kadar derin düşündüğümü, incelediğimi hatırlamıyorum.

Adı gibi üç harfli bir kelimeden sonra gelen Arsen bana hiç tanıdık değil. Artık tanıdık olmak yoruyor çünkü beni. Suratıma her bakıldığında acıyan bir çift gözün içinden geçirdiklerini düşünmek bunu o anlık değil her gece yatmadan önce ve artık rüyalarını da işgal ettikten sonra çekilmez geceler. Günler…

Elimdeki karanlığı hatırlatan pembe renk kartı çevirmeye bir son veriyorum. Kısa zamanda bunca yaşadıklarıma rağmen annemin benim kazanan benliğimin sunduğu ödüle,bu kimliğe, dayanarak bana soğuk davranması beni üzmüyor. Bana acıdığı ya da beni kaybetmek korktuğu zamanlarda üzerimde gezdirdiği bakışlardan çok daha iyi hissettiriyor hatta. Eskisi gibi. Hiçbir şey olmamış ve bazı istediklerini yerine getirmediğim için bana kırgın tavırları.

Hem de iki gündür. Üç gün sonra buradan gideceğimi bildiği halde böyle davranması inat damarının tuttuğunu gösterir ki bunu canımı acıtmak ve kararımdan geri döndürmek için yapsa da canımın acımasının aksine beni normale döndürüyor.

Elimdeki karanlığımın zaferi olan pembe kartı incelemeyi kesip cüzdanıma koyduktan sonra kapıda gözüken sunayı izliyorum. Yanıma doğru gelen yaz kış hiç değişmeyen onunla bütünleşmiş renkleriyle karşımda. Mavi.mavi ve mavi. Mavinin tüm tonlarını nasıl bu kadar iyi bir şekilde bir arada kullanır bir insan diye düşünmedim değil. Ama bu uyumu bu kadar mükemmel şekilde yakalaması kimseyi şaşırtmıyor. son 8 yılını moda atölyelerinde moda kurslarında geçirmiş her  moda dergisinden koleksiyonu bulunan eline aldığı her şeyi tasarlayan düzenleyen ve diken bir insanın giyimine laf edebilecek kadar uzayan bir dilim yok. Gülümseyen suratıyla arabaya bindi. Hemen eğilip yanağıma sulu öpücüklerinden kondurdu. Belki beni tanımasının yanında bana en iyi geleni yapacağını bildiğimden onunlaydım.

“günaydın bayan moda faciası”  gülümseyen suratıyla bir yandan da üstümdeki t-shirt ün eteğinden çekip bırakıyor ve ne kadar iğrenç olduğunu vurgulama çabası içinde suratını iğrenir bir ifadeye sokup sonra tekrar gülümsüyordu.

“ihtiyacım olmasa burada olmazdım suna. Bunu her halimle belli edebildiğime sevindim” dedim arabayı çalıştırırken.

Yola dönerken omuz silkti.

Alış veriş merkezine vardıktan sonra tanıdık kimseyi görmemeyi diledim. Derin bir nefes alıp otopark girişinden içeri girdikten sonra elimi tutan sunanın arkasından resmen sürükleniyordum.

Giriş kattaki mağazalardan başladık. Eline çıkardığı defteri ve kalemi aldıktan sonra bana döndü.

“ne istediğini az çok biliyorum. Tamamen bana teslim olmak mı istersin yoksa buraya istediklerin hakkında kısa notlar düşeyim mi?” diye sordu. Tamam iyi bir moda eğitimi almıştı. Çok daha iyisini almak için yurt dışına gidecekti. Gitmeden önce bana belki en iyi yardımını yapıyordu ama bu kadar profesyonelce davranmak zorunda değildi.

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin