I. Bölüm

118 8 6
                                    

Yine gördüğüm rüyanın en güzel yerinde sesine hayran olduğum biricik alarmım(!) beni uykunun kollarından ve yumuşak yatağımdan çekip aldı. Güneş ışıkları kapalı durumda olan fon perdelerimi yakıp haince içeri girmek isterken zorlukla yatağımdan doğruldum ve çalan alarmın o harikulade sesini kapattım. Annemin sabah sabah yukarı gelip beni yerde sürüklemesi her gün olduğu gibi bugün de bana hiç mantıklı gelmedi. Sonuçta bir kere o hatada bulunmuştum. Hayır koca kız oldum hala bu garip ceza yöntemlerinden vazgeçememişti. Kapalı kapıya aldırmadan burnuma gelen nefis omlet kokusu uykumun iyice açılmasında büyük rol oynadı. Bu gelen güzel koku annemin uyandığının bariz habercisi olmakla birlikte biraz daha yatakta oyalanmaya devam edersem benim için hiç de iyi şeyler olmayacağı gerçeği de tamamen ayılmış kafamı da var gücüyle tırmalıyordu. Hayır okul falan yoktu ama biz sabahın köründe günü kaçırmamak için uyanmak zorundaydık çünkü hep birlikte kahvaltı etmemiz gerekiyordu. Oysa bugünkü planımda erken kalmamı gerektirecek hiçbir şey de yokken. Bütün arkadaşlarımın stresli okul döneminden sonra öğlene kadar uyuduğu gerçeği resmen kalbime derin ağrılar göndermesine sebep oldu. Neyse başa gelmiş ve çekilmesi zorunlu olan, her sabah kendi içimde sorguladığım bu erken uyanma işini kafamdan kovaladım. Ayağa kaklı banyoya ilerlerken yan odadan gelen alarm sesini duydum. Suratıma yayılan o muhteşem gülümsemeyi gördükten sonra beni tanıyan  herkes düşüncelerimi çok güzel bir şekilde okuyabilirdi. Evet o kulak tırmalayan alarmın çalması birilerinin hala kafasını yastığa gömmüş uykusuna devam etmek için büyük çaba harcadığını gösteriyordu.yünümü değiştirip çapaklı gözlerim ve birbirine karışmış saçlarımla yan odaya doğru yürümeye başladım. Yarı aralık kapıdan içeri baktığımda pikesinden dışarı çıkmış çıplak ayakları gördüm. Kapıyı yavaşça açmamla tam da düşündüğüm gibi kafasını yastığına gömmüş bir eli hala yastığının altında oldukça masum görünün sevgili kız kardeşim hakkında şuan aklımdan geçen düşünceler hiç de masum değildi. Yanına iyice yaklaştım uzanıp lila renk pikesini sıkıca tuttum ve hızlıca çektim. Üstündeki ağırlık kalkınca rahatsız olmuş olmalı ama uykusunda pek bir etki yapmamasına da şaşırdım. Ben asla üzerimde örtü tarzı n küçük bir şey de olsa o olmadan uyuyamam çünkü. Kendimi tekrar sinsi düşüncelerime teslim ettim ve bu sefer yastığı yine aynı hızla başının altından çektim. Veee evet işte beklediğim tepki

“Yaaaa ablaaaaeeuuuıııığğğğ” gibisinden bilmediğim bir dilde karşılık vermiş cırtlak sesli kardeşim yastığı elimden alma çabaları beni ani gelen bir gülme krizine soktu.

“Bıraksana şunu! Sabahın körü daha ! ama ben sana yapacağımı biliyorum Defne Argun!” kıkırdamalarım bana yaptığı bu tehditle küçük çaplı kahkahalara dönüşüyordu. Zorla açtığı gözleriyle bana sinirli bir şekilde bakmaya çalışıyordu ama ne kadar becerebiliyordu tartışma konusu.

“Ah hadi ama uykucu prenses kalk şu yatağından yoksa yatağını Nuh tufanına kurban etmek durumunda kalacağım” dedim gülerek

Birden bire kalktı ve endişeli olarak dolabın önünde duran çantasına bir şeyler tıkmaya başladı.

“Küçük çaplı tehdidimden korkup evden kaçmaya karar vereceğini bilseydim bunu daha önce söylerdim” dedim  hala ne yaptığını anlamıyordum ama hareketleri hep çocuksu ve hiç büyümeyecekmiş gibi olması beni mutlu ediyordu.

Ama beni şaşırtmıştı ben daha yarım saat beni buralarda oyalar diye düşünmüştüm.

“Bugün çocuklarla buluşacak mısınız ve kaçta?” arkadaşlarımdan yaşıtmış gibi çocuklar diye bahsetmesi sinirimi bozuyordu ayrıca bana hesap sorar gibi soru sorması da

Ne alaka şimdi diye düşündüm. Duvara yaslandım

“Evet. Daha var.” Dedim

Canım sıkılmıştı ne güzel sinir ediyordum ergen cadıyı

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin