2. Bölüm

94 8 5
                                    

Gözlerimi zorlanarak da olsa açtım. Yine aynı yerdeyim. Her şeyin başladığı yerde… hayat enerjimin bittiği, dayanacak gücümün kalmadığı ve acının insafsızca tüm vücudumu sardığı o odadayım. En son gözlerim kapanırken bu kapanışın son kapanış olmasını dilediğim bu odada.

Kapı kapalı ve yalnızım annemler nerede acaba? Aşağıda olmaları muhtemel sebeplerden. Gelen ziyaretçiler eş dost akraba çok uzun süredir mi uyuyorum acaba komodinin üzerinde uzun zamandır elime almadığım telefonuma uzandım ve evet yüzlerce cevapsız arama ve onlarca mesaj. Hepsinin söylediği ortak şeyler. Çok üzgünüm.. çok üzüldüm… onun adına üzgünüz… hepimiz üzülüyoruz!

Lanet olsun ki siz sadece üzülüyorsunuz! Şuan bu evdeki eksiklik benim canımdan can alıyor. Aşağıdaki insanların surat ifadeleri beni mahvediyor ve kahretsin ki hiç biriniz bunu anlamıyorsunuz.

Anlamalarını beklemiyorum aslında hatta anlasınlar istemiyorum. Kimse bilmesin asla onlar yaşamasın istiyorum şuan kimse evime ve ailemin üzerine çöken bu karabulutlara şahit değil. Belki farkındalar ama yapamazlar işte onlar bunun büyüklüğünü düşünemezler.

Yatağımdan yavaşça doğruldum uzun zaman uyuduktan sonra başımın içinde kendini hissettiren o ağrı yeniden ben buradayım diyordu. Suratımı buruşturdum beynim yavaş hareket ediyor gibiydi. O sırada aralık kapının önünde birinin beni izlediğini fark ettim.

Onu gördüğümü fark edince içeri bir adım attı.

“ A..a…abla”  hayır şimdi olmaz lütfen lütfen Dağhan git. Uzun zamandır uyuyordum bunu biliyorum hava çok kararmıştı en son kahvaltıda birlikteydik o zamandan beri görmemiştim ve şimdi gerçekten korkuyordum. Sekiz yaşındaki bir çocuğun koca adamları yere yıkan bu olaylar karşısında nasıl olduğunu düşünmek kendimi avutamadığım ve avutamayacağımı bile bile ona yardım etmeye çalışmak onun yükünü de sırtıma almak?

Ben hala nasıl bir tepki vereceğimi bilemeden düşünürken gelip yanıma oturdu. Elini elimin üstüne koydu.“o çok güzel bir yerde ve çok mutlu. senin üzüldüğünü bilse sinirlendirmek için yine kıyafetlerini çalardı. Onun için üzgün değilim ama onu çok özledim her zaman bu kadar özlersem belki dayanamaz ve bir kez de olsa beni görmeye gelir ha? Ne dersin?”

Bunu söyledikten sonra gözlerinin içi gülerek bana baktı belki bir cevap bekliyordu. Başımın ağrısı şiddetlendi ve yine geri itmek için var gücümü sarf ettiğim o boğazıma devlet kurmuş koca yumrum. Gözlerimin yanmaya başladığını hissediyorum istemsizce elini kavradım ve sıktım. Ben de ona doğru tamamen döndüm ama kendimde hala düzgün ses çıkarabilecek kadar cesaret bulamıyordum sonunda boşa çabaladığımı fark ettim ve ne olacaksa zaten oluyor dedim. Çünkü ne olacaksa zaten oluyordu ben hiçbir şey yapamadan belki yapmama fırsat bile verilmeden gelişen olaylar hayatımdan koca koca parçaları alıyor çoğunu dağıtıyor, kırıp tuz buz ettikten sonra yine avucuma veriyordu.

“Bilmem.. belki” dedim. Ne yani bütün söyleyebildiklerim bu muydu? Bu kadar mıydı yani.

Gerçekten aptalın tekiyim yarım yaşındaki küçük çocuk bile benden mantıklı konuşabiliyordu.

“Seni anlayamayız aslında şuan kimse kimseyi anlayamaz. Özür dilerim” dedi. Şaşırdım o neden özür diliyordu ki? Şuan ayaklarını yere vurarak ağlaması belki olanca hırçınlığını göstermesi gerekirken nasıl bu kadar mantıklı konuşabiliyordu. ya da nasıl bu kadar olgun davranıyordu kendi sırtına ne gibi bir yük bindirmişti ki benden özür diliyordu.

“Sen ne için özür diliyorsun bitanem” dedim olabildiğince yumuşak ve düzgün konuşmaya çalışarak.

“Seni anlayamadığım için ayrıca simay için de..yani eminim kendini kötü hissediyorsun”

LabirentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin