Bir sonbahar akşamı geldin sen bana
Hava çok soğuk; inadına karanlıkken
Hayallerim, düşlerim;
Yaprak gibi solarken, dökülürken;
Sen çıkıverdin birden...
Sen ki; alelade bir gül gibi değil,
Sonbaharda açmış bir nergis misali
Daha hayat dolu, daha renkli...
Sen ki; yıkılmaz gibi duran çınarların kökleri kadar sağlam,
Kalbe saplanan bir bıçağın yarası kadar derin,
Yalnızlıktan kurumuş bir gönlü rahatlatacak kadar serin...
Bir sonbahar akşamı geldin sen bana;
İçimde fırtınalar kopuyordu adeta,
Fırtınalar kopuyordu çok sert, pek çetin;
Lakin dindirdi, rahatlattı beni sözlerin...
Bulutları dağıttı, güneş açtırdı kalbime gözlerin...
Gözlerin ki; insana huzur veren,
Bütün sıkıntılarını dindiren,
Mütemadiyen inciler döken...
Dökülen inciler ki; her bir damlası,
Kalbimi,
Kederden boğmaya yetecek kadar etkili...
Çekilir çile değil yokluğun
Yağan yağmur, açan güneş
Parlayan ay, atan kalp
Seni hatırlatıyor bana
Bana mı öyle geliyor,
Yoksa güzel olan her şey sana mı benziyor?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİZİ ŞİİR
PoesíaEskiden dünyayla iletişim kurmayı gereksiz buluyordum. Karanlık bir kutuydum. Artık bunun yanlış olduğunun farkındayım, insan anlatmalı. Gerekirse bas bas bağırmalı, gerekirse saatlerce susmamalı, veya benim tercih ettiğim gibi, şiir yazmalı. Çünkü...