Sanki uzun zaman önce,
Kapkaranlık, soğuk ve tenha bir yerde,
Düşüvermişim ölüm kokulu kaldırımların üstüne.
Ve herkes, ben dâhi unutup bırakmışım
Kendimi o izbe yerde.
Kaldırımlar ve karanlık,
Belki de bir tutam rutubet,
İçten içe beni, benliğimi,
Ruhumu sömürmüş günler geçtikçe...
Geriye bir tutam umudum,
Yorgun bakışlarım
Ve küskün adımlarım
Kalmış sadece.
Soğuk ve rutubetli bir gecede,
Baksan sessizce duran bedenime
Sömürülen ruhumdan birkaç parça görsen,
Yaralarımı sarsan
Hala kanayan yaralarımı
Sonra tutsan elimden
Gözlerimin ta içine baksan
Ve desen
Yaralarını sarmaya,
Sana destek olmaya,
Hatta nefesin olmaya geldim!
Allah biliyor, işte o zaman
Tüm gücümü toplayıp,
Biraz da senden destek alıp
Kalkardım ve derdim,
Ey ruhumu sömüren karanlık!
Ciğerimi yakan soğuk,
Gönlümü kurutan rutubet!
Artık ne kadar soğuk
Ne kadar karanlık
Umurumda değil!
Artık canımı yakamazsınız,
Çünkü ben, kaybolan ruhumu buldum!
Sonra kalkar giderdim ordan,
Gözlerinin içine doğru yelken açardım.
Gülüşünde gezinirdim
Belki kalbinde tekrar hayat bulurdum.
Ah, uğursuz kaldırımlar!
Benden almadığınız
Bir hayallerim kaldı...
Bana ise, sadece
Hayallerimde yaşamak kaldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DİZİ ŞİİR
PoesíaEskiden dünyayla iletişim kurmayı gereksiz buluyordum. Karanlık bir kutuydum. Artık bunun yanlış olduğunun farkındayım, insan anlatmalı. Gerekirse bas bas bağırmalı, gerekirse saatlerce susmamalı, veya benim tercih ettiğim gibi, şiir yazmalı. Çünkü...