12 - Siktir Jihoon

322 31 38
                                    

"Bilmiyorum, çok tuhafsadım tamam mı?" Jihoon ona ifadesiz bir şekilde bakmıyormuş gibi gözleri ağaçlarda konuşmaya devam ediyor. "Bana nasıl muamele ettiklerini biliyorsun. Yani önceden. Belki de bilmiyorsun."

"Soonyoung," Bakışları nasıl birden Jihoon'un yüzüne sabitlendi bakar mısınız? Muhtemelen beklediği tek şey ilgisiydi. Ve, eh, cidden bocalamış olması doğal. Hor görülüp ezildiği grubun en popülerlerini tuvalette basmış olması yetmediği gibi birkaç gün sonra iyi niyetle konuşmaya çalışmaları da ne? Üstelik onlar da homo! Okuldakilerin önyargılarını gizlemiş olmalarına şaşmamak gerek. Yani en azından Soonyoung böyle düşünüyor. Nasıl tereddütlü olduğuna bir bakın, bunu açıkça gözlerinde görebilirsiniz. Jihoon bakışlarını yumuşatmaya çalışıp onun omzuna dokunuyor. "Kasma."

"Ah tabii, siz takılıyordunuz zaten öyle değil mi?" Onun imalı laflarına ve yamulan ağzına gözlerini deviriyor ve, tüh, gördünüz mü yumuşatmaya çalıştığı bakışlarındaki değişimi? Ateşle doldu, yakacak Soonyoung'u.

"Tamam bak neyse, akşam bara gidiyoruz bahane kabul etmiyorum." Banktan kalkıp hırkasını belinden çözerken itiraz istemeyen bir ses tonuyla söylüyor. Hadi ama, Soonyoung'un bu tavırlarını çekmeyi cidden istemiyor. Bunu görüyor olmalısınız. Zaten Soonyoung da yorgunca kafasını sallıyor ve bezmiş halde bakıyor ona. Bir şey demiyor. En son Jihoon çantasını sırtına aldığında "Eve uğrayacak mısın?" diye soruveriyor. Bu bir çeşit kabul ediyorum lanet olası demek ama siz boş verin. Olumlu cevabı direkt vermez. Nerede gördünüz bunu?

"Tabii, bu dersten sonra bizimkilerle buluşacağım. Sen de—"

"Kalsın. Kırk dakikalık dersten sonra boşum eve gideceğim." Jihoon somurtkan ifadesi ve öne çıkmış dudaklarıyla dikiliyorken "Yani, neden benimle vakit geçirmek isteyesin ki, değil mi ama?" diye kinayeli bir şekilde Soonyoung'u cevaplıyor. Öncesinde onun sorusunu bitirmesine bile izin vermeden sözünü kesmesine gıcık olmuştu zaten.

"Eğer vakit geçirmek istiyorsan," Onu hırkasından kendine çekiyor ve "Diğerlerini ekip benimle gel." diye öneriyor. Jihoon'un dudaklarında beliren sırıtış fevkalade. Yine de o Jihoon. Sinir bozucu karakteri onu böyle davranmaya itiyor ve "Ama ben iki gözlü eve tıkılmaktan sıkıldım..." diyor son heceyi uzatarak. Soonyoung ona gözlerini deviriyor. Ardından hırkasını bırakıyor bir "Sen bilirsin." eşliğinde.

Şimdi tam anlamıyla somurtuyor işte. Öylece saniyeler geçiyor ve Jihoon sonunda oturan Soonyoung'un suratına eğilip onu öpüyor, çekiliyor.

"Dersin bittiğinde kafeteryada beni bekliyor olmazsan derini yüzerim." Ve uzaklaşıyor.

Onun ardında kalan Soonyoung'a bakalım. Dudaklarındaki öpücüğün etkisi değil bu çünkü temaslar kolay alışılabilecek şeyler. Etkileri söz konusu olduğunda derinleşiyor tabii fakat hayatındaki bu değişim onu bazen ölesiye endişelendirse de heyecanına söz geçiremiyor. Öylece oturduğu bankta geriniyor ve derse gitmek için toparlanmaya başlıyor.

***

"Kırıştırma yüzünü." Böyle devam ederse Jihoon kesinlikle Soonyoung'un sabrını sınamada dereceye girecek. Eklemleri bembeyaz kesilmiş çocuğun yumruklarına bakın. Buna rağmen Jihoon'u dinleyip suratını düzeltiyor.

Sokaktaki lambanın hemen altında duruyor olduklarından Jihoon bu kadar güzel görünüyor. İyice soluklaşan saçlarının dağınıklığı gölgeler yüzünden nefes kesici ve Soonyoung ona Seokmin'i de çağırdığı için bu kadar sinirli.

LANE BOYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin