Herkesin Soonyoung hakkında söyleyecek bir şeyi var.
"Soonyoung mu? Şu homo çocuk, öyle değil mi?"
"Tuvaletlerde erkeklerle öpüşen tipten bahsetmiyor musun? Iy."
"Yakışıklı parça mı? Gay diye duydum."
"Ah, onunla lisedeyken bir kere öpüşmüştük. Homo olduğunu hiç sanmıyorum."
"... Çünkü o çok..."
"... Yakışıklı?"
Evet, herkesin fikri var. Buna karşın Soonyoung:
"Hayır, bitirmem gereken birkaç ödev var." Okulda hiçbir zaman takmayacağı şu gözlüğü görüyor musunuz? Evet, o gözlük.
"Ne istiyorsan söyle, gelmeyeceğim. Seokmin'in partisi umurumda gibi mi gözüküyor Jihoon?" Anlaşılan yine ikna olmayacak. Kesin bir şey var ki, Jihoon onu bir şeylere ikna ettiği günü hiçbir zaman göremeyecek. Karşı hattan nasıl sızlandığını, nasıl küfrettiğini duyabiliyor musunuz? Soonyoung birazdan suratına kapatacak. Sadece biraz bekleyin.
"Bunu sana üç bin beş yüz kez söyledim, tekrar söylüyorum. Kulağını iyice aç, açtın mı?" Gözlerini devirdi ve telefonu kapattı. Yine aynı. Bu genelde tekrarlanan olaylardan biri. Hoş, Jihoon onu neredeyse her hafta bir parti için ikna etmeye çalışıyor. Peki başarılı olabiliyor mu? Hayır, ben hiç görmedim.
"Aptal." Gözlüğünü çıkarıp nasıl da fırlattığına bakın. Çok sinirlendi. Her dakika soğuk ve mimiksiz görünmek onun için zor oluyor. Tüm konuşulan şeylere ve dedikodulara karşın bazı gerçekler var. Peki o gerçekleri Soonyoung dışında bilen birileri? Hayır yok. Jihoon mu? Ah evet, onlar arkadaş sayılırlar. Soonyoung onun ne zamandan beri yanında olduğunu bilmiyor. Üniversiteye başladığı zamanlarda olsa gerek. Hafızasını yokluyor ve buluyor, ilk senesinde bir partiye katılmıştı. Muhtemelen Seokmin'in partilerinden biriydi. Üniversitenin gösterişi en çok seven üyelerinden biri, Lee Seokmin. Jihoon'un kuzeni ve onlar biraz da kanka sayılırlar. Soonyoung ilk partisinde yaşananlardan dolayı ondan pek hazetmiyor. Peki peki, nefret ediyor. Seokmin'in kötü biri olduğunu düşünmeyin. Sadece, bu Soonyoung'un tercihi.
Lee Jihoon ve Soonyoung'un tanışmasına geri dönelim. Şimdi düşünüyorken, belki de her şey o partide başlamıştır. Tüm dedikodular ve olan o kötü şeyler daha sonrasında kuvvetlenmedi mi?
Soonyoung'un gözleri hızla çalışan beyninin aksine duvara sabitlenip kalmış, öylece geçmişini düşünüyor. Belki de Jihoon ona en çok zarar vermiştir. Ama onlar arkadaşlar. Yaşanan ve olan her şeye karşı umursamaz olmaları bunu sağlasa da, öyleler.
O partiden beri takılıyor sayılırlar. Başta söylediğim gibi, Soonyoung onun ne zamandan beri hayatında olduğunu hala tam olarak kestiremiyor. Belki rezalet partiden öncesinde yurda yerleşirken, liseyi bitirdiği yaz ya da lisede? Kim bilir? Soonyoung bilmiyor, bilmek de istemediğini fark edince gözlerini çekiyor duvardan. Aslında ödevi falan da yok. Fantastik romanlarından birine gömülmüştü sadece.
O özünde ruhsuz veya duygusuz değil. Bir şeylere tepki vermeyi unutuyor zaman zaman, yalnızca bu işte. Umursamıyor bir de. Jihoon hala bu yüzden yanında değil mi zaten? Yukarıda da söyledim, ikisi de tüm olanlara karşı üstün bir umursamazlık sergilediler.
Neler oldu, neler oldu? Bunu sormayı kesin ve olacakları izleyin. Hemen az sonra, evet birkaç dakika sonra, gürültüyle dolacak her yer. Soonyoung bunu biliyor. Bugün de onu atlatabilmeyi diliyor.
"Şu kapıyı açsana be!" Açmıyor. Komşuların küfürlerini de duyuyor fakat kararlı, açmayacak. Ona gelmeyeceğini en baştan söylemişti zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANE BOY
Fiksi Penggemarİnanın bana bu o aptal mantığıdır. Tekrar acı çekmemek için çitlere sardığı mantığıdır. Beynidir veya herhangi salak bir organı. Salak olmayanlara gelelim, kalbi tıpkı o şafaktaki güneş ve gökyüzü temsili gibi, onunkiyle birleşmiş. Bunu hayal edebi...