8- "Dudakların Benim Cehennemim"

1.2K 85 8
                                    

Gözlerim yeni doğan güne açılmıyordu.

Gözlerim yeni doğan acıya gebeydi.

Acı bir çocuğun masumluğuna değil, bir katilin ruhsuzluğuna sahipti.

Bedenimi kavuran acı ruhumu bir mengene gibi çekecekti sanki; koparacaktı.

Soluklanmadan, buz tutmuş bedenimi pikenin altına sokmak için kıpırdadım ama bir şey beni olduğum yere mıhladı.

Tuna'nın eli tam karnımın üzerindeydi ve sanırım sadece elinin altındaki tenim sıcaktı...

Eli kıpırdayınca bilinçsizce nefesimi tuttum.

Gözlerim yanımdaki bedene kayınca nefesim kendiliğinden hızlandı.

Uyumuyordu.

Aksine sol elindeki sigarayı içerken beni seyrediyordu.

Yataktan çıkmak için hamle yaptığımda eli karnımı sıktı ve beni olduğum yere çiviledi.

Zümrüt yeşili tonundaki gözlerinin altı kızarmıştı; tüm gece uyumamış olmalıydı.

"Ne-ne istiyorsun?"

Sigarasından bir yudum çekti içine, gözleri kısıktı.

"Seni."

Elini itmeye çalıştığımda eli yarama gitti ve canımı acıtacak derecede sertçe gezindi yaramın üzerinde.

Gözlerim yaşarır, nefesim kesilirken yaranın yeniden açıldığını ve beyaz bandajı kırmızıya boyadığını gördüm. Yinede çekmedi elini.

Aksine biraz daha sertçe bastırdı elini.

"Yaran kabuk bağlamış sanırken, yeniden yaralayacağım seni." Eli yaranın üstünü okşarken gözlerimden akan yaşları silecek kadar bile güç bulamıyordum bedenimde.

"İyileşti sandığında, yeniden kanatacağım seni."

Eli göğüs kafesimin altına yaklaştı ve orayı nazik şekilde okşadı.

"Ama her kanadığında, yeniden saracağım yaralarını."

Titreyen sesimle, kendi güçsüzlüğümden nefret ederek sordum;

"Eğer kanatacaksan neden sarasın ki yaralarımı?"

Sigarasından bir nefes daha çekti içine. Dumanı bıraktığında, yüzü gri sisin ardından ürkünç göründü.

"Kanamadan seni saramam. Seni sarmazsam bana güvenmezsin; canını yaktığımda dindirenin de ben olduğumu bileceksin."

Elini geri çekerken yanında pikeyi de götürdü.

Üzerimde  iç çamaşırlarımdan başka bir şey yoktu.

Gözlerimi kapadım.

O sigarasını benim dudaklarıma yaslarkende açmadım,

Bedeninin ağırlığını üzerime verirkende açmadım,

Dudakları yaramın üzerine üflerkende açmadım; cehennemi üfleyerek söndürmeye çalışmak gibiydi yapmaya çalıştığı şey.

İmkansızdı.

Eli boynuma gitti, ardından dudaklarını tam köprücük kemiğimin üzerinde hissettim.

Sigarayı ağzımdan alıp yere attığında kendimde daha yeni konuşacak güç bulabilmiştim.

"Bana bunu neden yapıyorsun?"

Dişlerini köprücük kemiğimin çukur kısmına geçirdiğinde kendimden nefret ettim.

Korktuğum için değil.
Bundan hoşlandığım için!

"Çünkü sürekli beni sinirlendiriyorsun." dediğinde nefesim tam dudaklarına değdi ve gözleri gözlerimi buldu.

Kısıktı gözleri ve bu onu o kadar çekici yapıyordu ki bu yüzden ondan nefret ettim.

"Ben bir şey yapmadım!" Sesim beklediğimden yüksek çıkınca eli baldırıma gitti ve kuvvetle sıktı.

"Bana bağırma!"

Normal tonuna döndürdüğü sesi beni olduğum yere sinmeye mecbur kıldı.

Eli kasıklarımı es geçerek karnıma geldi ve kanamaya başlayan yaramın üzerinde gezindi.

"Annemle konuşmayacaksın." dediğinde kaşlarını çattım.

Bu yüzden mi böyle davranıyordu?

"Bu yüzden mi bana böyle davranıyors..."

Cümlemi yarıda bölerken ayağa kalkmıştı.

"Beni sorgulama, gümüş."

Gözlerim kısık gözlerinin içinde yanan ateşe odaklandı, o ateşi söndürmek ister gibi bir hali yoktu hiç.

Yanaklarıma toplanan kırmızı ton; öfkenin rengiydi.

Bana alttan alttan bakarken onu umursamadan ayağa kalktım.

Tam önümde durduğu için üzerine sinen yağmurdan sonraki toprak kokusunu rahatça alabiliyordum.

Gözleri iç çamaşırımdan taşan göğüslerime odaklanınca gözlerini bedenimden uzaklaştırmak için sordum;

"Bugün ne yapacaksın?"

Gözleri yavaşça çıktı gözlerime, dudakları hafif bir gülümsemeyle şekillenmişti.

"Yapmak istediklerimi yapamayacağım gibi görünüyor." derken sesindeki muzip ton kaşlarını çatmama neden olsa da hiçbir şey söylemedim.

Kafamı olumlu anlamda sallarken, yanından geçiyordum ama sorduğu soru beni olduğum yerde kalmaya zorladı.

"Sen ne yapacaksın?"

Gözlerine uzun uzun baktım.

Senden kaçacağım.

Ona bunu söylemedim, söylersem yapabileceklerini kestiremiyordum.

"Sanırım film izleyeceğim." Sesim hissettiğim umutsuzlukla umursamaz çıkmıştı.

"Güzel görünüyor. Ne tür bir film?"

Muhtemelen sapık film falan izlememi bekliyordu.

Gözlerimi devirdim ve kızaran yanaklarımı pek sallamadan yanından geçtim. Bu sefer izin verdi fakat banyoya yönelen adımlarımın arasından arkaya baktığımda kısık gözlerle beni izlediğini görmem yutkunmama neden olmuştu.

Sezgileri kuvvetliydi ve muhtemelen bir şeyler yapacağımı anlamıştı ama daha ben bile bilmiyorken nereye gideceğimi, beni bulamazdı.

Gözlerimi zorlukla ondan ayırıp banyoya girdim ve bu sefer kapıyı ardımdan kilitledim.

Küvetin ucuna oturdum üzerimdeki çamaşırın ıslanmasını umursamadan.

Elimi açılan yaramın üzerinde gezdirdim ve vuku bulan acı nefesimi kesse de yavaşça sargı bezini kaldırdım. Sargı bezi yaraya yapıştığı için canımı biraz daha yakıp biraz daha kanatırken, nefesimin düzene girmesi hiç mi hiç umurumda değildi.

Sargı bezini banyo dolabının üzerine bırakırken kanayan yaraya ne yapabileceğimi düşünüyordum.

Yavaşça küvetin ucundan indim, banyo dolaplarını karıştıran parmaklarım bir şey bulamayınca umursamazca omuz silktim.

Yaramı tekrar kanatacağını söylemişti, eğer yaramı sarmazsa tekrar kanatamazdı. Kanayan bir yarayı daha ne kadar akıtabilirdi ki?

Tabi, yeni bir yara açacaksa o başka.
 

Yarın muhtemelen yeni bölüm:)

-Mihri.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BAĞDAT FATİHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin