-33-

538 47 26
                                    

Kral yataklara düşmüş, Sehun daha da çok müttefik edinmişti. Tokat olayının üzerinden bir hafta geçmiş ve her şey yolunda ilerliyordu.

Bir şey dışında;düğün...
İki gece sonra olacak düğün için kendini stresli hissetti Sehun.

Her şey daha güzel olacak.

Belki destek belki de sevgi için neden bu kapının önünde olduğunu bilmiyordu. Arkadaşları vardı fakat yalnızdı.

Zaten zirvede olmak her zaman yalnız hissettirmez miydi?

Sehun, hadıma kısa bir bakış atıp içeri adım attı. İsminin zikredilmesini ya da ona haber verilmesini istemiyordu.

Uzaktan bakıp gidecekti. Ya da kendini kandırıyordu.

Yaşlı Kral derin bir nefes aldı.
"Sen kazandın."
Pütürlü sesiyle mırıldandı. Sehun'un içinde bir yerler cız ediyordu. Nasıl bu hale gelmişlerdi? Yatağında yatan adama doğru yaklaştı.

"Hayır, baba."

Duraksadı Sehun yorgun gözlere bakarken. Kral beyaz içliği ile yer yatağında yatıyor ve zor aldığı nefesler sonucu hırıltılı sesler ortaya çıkıyordu. Kral'ın yüzünde öfke yok, kırgınlık vardı.

Sehun yutkunduktan sonra devam etti.
"Ben kazanmadım. Sen kaybettin."

Bu giderek bir veda konuşmasına dönüşüyordu. Babasının durumu bu kadar mı ciddiydi?

"Sana izin verdim. Seni uyardım. Uyardığım halde dikkat etmedin." - Kral seni izliyor. Bu not babamdan mıydı?
Sehun yatan babasının yanındaki mindere çöktü. Aynı anda yaşlı adam konuşuyordu. - "Kölelerin önünde sapkınlıklarına devam ettin, ediyorsun."

Hasta adam bir an duraksadıktan sonra öksürmeye başladı. Veliaht Prens endişeli gözlerle ona bakıyordu. Bir anlık sessizlikten sonra Kral Oh yavaşça yutkundu ve dudaklarını araladı.

"Sana son bir ders daha vermeme izin ver."

Kral dışarıdan sert olabilirdi ama içeriden yumuşak bir adam olmalıydı. On üç yıl boyunca Sehun ile ilgilenmişti ama şimdi...

"Asla Joseon'a zarar gelecek bir şey yapma. Ülkenden daha önemli bir şey yok Sehun. Bu kişi sevdiğin de olsa Joseon senin önceliğin."
Joseon benim önceliğim ama senin hiç olmadı.

Sehun düşündü, babası korkağın tekiydi. Asla iyi bir Kral olduğunu düşünmüyordu. Çinlilerden kurtulmak için hiç çaba sarf etmemiş hatta onların himayesine girmeyi bile düşünmüş, bakanlarına onaylatmıştı. Şimdi gelip ona ders mi veriyordu?

Veliaht Prens tek kaşını kaldırdı, öfkelenmişti. Ne ironi ama... Bir an öfkesine hakim olamadı ve aklına dizilen cümleler tek tek dudaklarına yansıdı.

"Ya sen? Sen öyle mi yaptın baba? Bu yüzden mi annemi sürgüne yolladın? O sefalet içinde yaşarken benden ne yapmamı bekliyorsun?" - Benim zavallı annem... -

"Veliaht Prens olduğum halde Kral'dan daha iyi bakıyorum bu ülkeye.

Şimdi sen beni dinle.

Adın tarih kitaplarında iki cümleden fazla geçmeyecek. Ama ben? Ben o çok korktuğun Çin'den özgürlüğümüzü alıp Joseon'u İmparatorluk yapacağım."-Sehun, kalkan tek kaşı ve belirginleşen damarları ile sertçe bakıyordu yaşlı adama, oturduğu minderden hışımla  kalktı. Sözler gittikçe daha çok alev alıyordu. -

"Ben Oh Sehun, Budha üzerine yemin ederim ki senden daha iyi bir Kral olacağım. "

Ardına bakmadan, bir daha uğramamak üzere hışımla Kral'ın odasından çıktı.

OH Kingdom-Forbidden Love ➻ HunhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin