-6-

925 107 31
                                    

Lütfen arkadaşlar, emek veriyorum biraz yorum yapın <3
***********

"Luhan, prensi görebiliyor musun?"
Ve Luhan başını kaldırdı...
Fakat yine bir şey görememişti. Başını olumsuz anlamda salladı.
"Bak, hemen sağda."
Arkadaşını duyduğunda başını sağa çevirmişti ki...
"Hey, siz ikiniz! Sessiz olun ve başınızı eğin."

Başlarında ki komutanın sesi duyuldu. Genç adam başını eğdi, kurallar böyledi. Başka bir zaman ona bakacak çok zamanı olacaktı.
Her öldürdüğü kişiyle tanışmadan önce yaptığı gibi içinden ona aşık olmamak için dua etti.

En ilk tanıştığı -bakanın oğlu- hedefine karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı ve bu yüzden onu öldürmek çok zordu.
Ah De Nian...
Düşündü Luhan. Her buluşmada onu öldürmeyi ertelese de amcası onu sert bir dille uyardığında artık bu kaçınılmazdı. Kendi canı için onu feda edecekti ve etti de, yaşamak için onu öldürdü. Ayrıca gözünü hırs bürümüştü. Yıllarca İmparator'un oğlu olduğu halde aşağılanmış ve gerekli değeri görmemişti.

De Nian'ı düşündü, dudakları dudaklarına değerken, eli elini tutarken... Ama mühim değildi, basit bir kalp çarpıntısıydı yalnızca ya da yalnızca Luhan kendini rahatlatmaya çalışıyordu. O ilk aşkı, deliler gibi sevdiği adamdı.

Genç adam zeki olduğu için her zaman aklını duygularının önüne koymuştu bu yüzden öldürmesi daha da kolaydı.

Luhan bir kaç dakika sessizliğin sizi alıp götüren huzurunu tattı. Yalnızca tek bir kişinin adım sesleri duyuluyordu. Sıcak güneşin onu terletmesi ile başındaki kuşak kaşındı. Bordo kuşak... Choi Wan bugün onu takmasını istemişti.

Luhan, sessizce bekledi.
O, veliaht birazdan geçip gidecekti. Normal koşulda onun, Luhan'ın önünde eğilmesi gerekiyordu, ama şimdi durumlar değişmişti.
O burada basit bir askerdi.

Luhan, bekledi, bekledi ve bekledi...
Onun geçip gitmesi gerekmiyor muydu? Neden şimdi dakikalardır bu vaziyettelerdi?

Bir kaç dakika daha sinirle bekledi ve sonunda o gittiğinde arkasından bakabilmişti. Uzundu, heybetliydi ve omuzları oldukça genişti...

Kısa olan içinden sessizce mırıldanırken görevini düşünüyordu;
Tanrım, eğer bu bir rüyaysa kabusa dönüşmeden uyandır beni!
*******

Chanyeol kılıcını tekrar savurdu. Bugün izin günleri olmasına rağmen daha iyi olmak için çalışıyordu ve Luhan ise yalnızca onu seyrediyordu.

Aslında genç adam boğucu odadan sıkılmış ve açık havada daha rahat düşünebilmek için dışarı çıkmıştı.

Eğer buraya asker olarak değilde gerçekten İmparator'un oğlu Xiaohan olarak gelseydi Prens ile daha yakın olurdu. Hatta şimdiye planlarının ikinci aşamasında bile olurlardı. Ama amcasına ne kadar çok böyle olmasını istediğini söylese de o asker olmanın daha iyi olacağını söylemişti.

Peki ya bir asker nasıl olur da prensi kendine aşık edebilirdi?
Onun gözünde ucuz bir kumaş parçasından farkı yoktu gerçekte hint kumaşı gibi değer sahibi olsa da.

"Hadi Luhan, sen de eline bir kılıç al." arkadaşı mızmızlandı.
Luhan, kılıç kullanamazdı ve şu an bir yerini kesmek en son isteyeceği şeydi. Omzundaki yara canını yakıyorken kolunu bile kaldıramıyordu.

Choi Wan aklına geldi, onun keskin bakışları ve dolgun dudakları... Eğer burada olsaydı, onun için savaşsaydı...

Birden kafasında hissettiği acıyla kaşlarına çatarak arkadaşına baktı.

OH Kingdom-Forbidden Love ➻ HunhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin