3

181 192 2
                                    

Sessisiz.. söylediğimiz lafları yutmamak için sessisiz.. boyun eğiyoruz.. gülümsemeye çalışıyoruz ama dişlerimizi sıkıp dudaklarımızı dişliyoruz. Gözlerimiz doluyor. Ağlamamak için kendimizi yine tutuyoruz.. susmak erdemliktir diyip biraz soğuğuz biraz mesafeliyiz.. biraz mutsuzuz.. birazda.. canımız acıyor.. kalbimize birkaç iğne batıyor.. küçücük iğneler canımız yakıyor zaten hep küçük şeyler canımızı yakıp bizi bir uçurumun kenarına sürekler.. küçük zararsız sandıklarımız.. aslında canımızı büyük acıtır.. bizi bitirir.. şuan canım acıyor ama elimden bir şey gelmiyor. Razı geliyorum. Kalıcı.. büyük acılara göğüs geriyorum.. sadece.. güçlü görünmeye çalışan küçük zavallı kızın tekiyim belkide..

"Bu çayda ne böyle..." 

derin bir çekip karşımdaki şımarık kıza baktım. ardından ince ve uzun parmaklarının arasında tuttuğu çaya baktım.

"Cay.." 

kız "olmamış bu tekrardan getir" diyip çayı elime tutuşturdu. bilmem kaçıncı bardağı mutfağa götürdüm. derin bir nefes alıp sert granite yaslandım sakin olmalıydım.. dolaptan yeni bir bardak alıp açık bir çay doldurdum. mutfaktan çıkmadan önce derin bir nefes aldım. masaya doğru ilerlerken bir grup gencin denize bakan mavi masalara oturduğunu gördüm. bugün kafe normalden daha kalabalıktı.. bu iyi bir şeydi ama sadece ben çalışıyordum. hepsine nasıl bakacaktım hiçbir fikrim yoktu. birkaç düşünce beynimde sarmaşık haline gelip aklımı meşgul ederken ben çoktan masaya gelmiştim. cam masaya çayı yavaşça bırakırken sarışın şımarık kızın gözleri üzerimdeydi. kısa bir bakış atıp "Başka bir isteğiniz var mıydı?" diye mırıldandım. kız "yok canım gidebilirsin.." derken ben arkamı dönmüş yeni gelen gruba doğru ilerliyordum ki kız "canım bir bakar mısın?" demesiyle durdum. artık çizgiyi açmıştı. öfkeli gözlerimi ona doğru yöneltirken masaya doğru büyük ve sert adımlar attım. masaya vardığımda ise derin bir nefes aldım. 

"ne vardı?"

sarı ve maşalı saçının ucunu alıp parmağına doladı. " bana müdürünü çağırır mısın güzelim" 

ufak bir kahkaha atıp "neden?" diye sormaktan kendimi alamadım. tuhaf bakışlarını bana yöneltip "sizin gibi garson parçalarını daha iyi eğitmesini söylicemde.." 

tek kaşımı şaşkınlıkla kaldırıp kızın bileğinden tuttuğum gibi dışarıya doğru sürükledim. sürüklerken "bıraksana" diye bağırıp bileğini çekiştiriyordu. 

"biriyle muhatap olman gerekiyorsa o kişi benim küçük hanım!" 

kızı kapıdan dışarı atıp hemen ardından  oturduğu masaya dönüp çirkin çantasını aldım ve ona doğru fırlattım.

"bir daha kafeme adımını atmadan önce iki kez düşün küçük! şimdiki sakinliğim o zaman olmayabilir!" 

bağırmamın ardından rahatladığımı hissettim. bir o kadarda müşterilerimi rahatsız ettiğiminde hissettim. arkamı dönüp müşterilerime mahcup bir gülümseme armağan edip kızaran yanaklarıma aldırış etmemeye çalışarak mavi cam masaya doğru yöneldim. başımı öne eğip  "ne istersiniz" diye mırıldandım. 

aralarından biri "haşin kız.. en sevdiğim kız tipi" diyerek kahkaha attı.  kaşlarımı çatıp ona baktım. uzun dağınık ve dalgalı saçları vardı. beyaz tenliydi ve kumraldı. .  kemikli ve sert bir surata sahipti. ve ben bu suratı daha önce bir yerde gördüğüme neredeyse emindim...

****

her zamankinden farksız yine yanıma oturmuş korkutucu adam bana bakıyordu. bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. sesimi çıkartmaya bile korkuyordum. ellerimi yine çantama geçirmiş elbisemin eteğini düzeltmiştim ama çikolata yemek istiyordum ve evi bekleyebileceğimi düşünmüyordum. çantam çikolatayı çıkartıp paketi açtım.  dudaklarımı çikolatayı ısırmak için açarken bana bakışlarından rahatsız oluyordum. ve yiyemiyordum. acaba ona çikolatadan verirsem bana bakmayı keser miydi? denemekte fayda vardı. korkak gözlerimi ona doğru çevirdim. yeşil gözleri gözlerime sadece 1 salise değdi ve hemen ardından gözlerini kaçırdı. parmaklarıyla oynarken artık bana bakmaması için çikolatadan ona uzattım. artık çikolata yemem için bana bakmaması gerekiyordu. bana bakmayacaksa çikolatadan vermeye razıydım. ısrarcı bir şekilde çikolatayı ona doğru uzatırken bana baktı. iki kaşımı birden kaldırıp ısrarcı bir şekilde ona uzattım. yavaşça başını kaldırıp yeşil gözlerini bana çevirdi korkudan gözlerimi kaçırmamak için kendimi zor tuttum. o kadar ürkütücü bir suratı vardı ki korkmamak elde değildi.

aniden elini ağzına götürüp öksürdü. birkaç öksürük sonrası öksürüğünü dizginleyip elimde ona ayırdığım çikolatayı alıp "teşekkür ederim" diye mırıldandı sessizce. 

minik bir gülümsemenin ardından çikolata yeme isteğimin kaçtığını fark edip çikolatamı çantama koydum ve her zamanki gibi başımı cama yaslayıp uyumaya çalıştım. 

aradan ne kadar geçmişti hiçbir fikrim yoktu. şoförün "son durak" diye bağırmasının ardından uyanmıştım. etrafıma kısa bir bakış atıp tanıdık ıssız sokağa baktım. hemen ardından yanıma oturmuş sert yüz hatlarına sahip adamın çıkmasını bekledim. koltuktan yavaşça kalktı bacakları uyuşmuş olacak ki yüzünü buruşturdu. 

minibüsten inip evime doğru minik adımlarla ilerledim. benim adımlarım dışımda başka ayak sesleri duyup ardımda baktım. arkamdaydı ve ben korkuyordum. adımlarımı hızlandırıp binaya doğru ilk adımımı atıp bana bir şey yapmaması için içimden dua ettim. binaya giriş yapmak için şifreyi girmeye başladım. 

"dur bir saniye!"

duyduğum sesle yavaşça arkamı dönüp ona baktım. birkaç büyük adımla yanımdaydı. sarı sokak lambasının ışığı yüzüne yansırken bir başka ürkütücüydü.. 

elini bana doğru uzatıp "ben Doğa...!" diye mırıldandı. 

havada duran eline baktım. tutmasam beni keser miydi? yüksek ihtimalle evet.. elimi onun ellerinin arasına bıraktım.

"şey.. senin adın ne?" 

ellerimi ellerinin arasından çekip mırıldandım. 

"A,L,E,T,A"



ALETAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin