9

37 14 0
                                    

    

Sadece kısacık bir anınız. sadece 3 saniyelik bir an. hayatınızın alt üst olması için yeterli. Her şey yolundayken. sadece 2 gün önce yanınızda olan,size sarılan,birlikte güldüğünüz,sevinçten veya acıdan.. birlikte ağladığınız kişi. Gidiyor. bedeni toprağa ruhu gökyüzüne uğurlanıyor. şimdi daha iyi anlıyorum toprak kokusunu neden daha sevdiğimi. annemi,abimi ve en yakın arkadaşımı benden esirgediği için meğer güzel kokuyormuş. 

12 saat önce-

Islak saçlarımdan düşen birkaç damla su zemin düşerken titreyen vücudumu dizginlemeye çalışıyordum. Soğuk.. en nefret ettiğim şeydi bazende sığınmak için koştuğum bir koldu. 

kafama atılan havluyla ters bakışlarımı Yunus'a yönlendirdim. Daha gözümü açmaya fırsat vermeden önüne birkaç parça kıyafet fırlattı.

"Bunları giý.. aşa katta seni bekliyor olucam."
Ve odadan çikti.
Gri pijama mavi tişört..

İyi de.. benim kıyafetlerim zaten vardı. bunları ne yapacaktım? içlik niyetine mi giyecektim. bana verdiği daha doğrusu kafama fırlattığı kıyafetleri katlayıp düzgünce yatağıma koydum. sadece birkaç dakika önce çeşmenin kolunu kırmış evi su bastırmıştım. bana kızmamasını hiçe sayıp çantamın içindeki kıyafetleri üzerime geçirdim. 

odadan çıkmadan önce yatağın üzerinde duran telefonum gözüme ilişti. neredeyse dün geceden bu yana hiç telefonuma bakmamıştım. Pelin'den  gelen 4 cevapsız aramayı görünce onu geri aradım. işi çıkmış olacaktı ki telefonuma bakmıyordu. 

telefonumun şarjı neredeyse bitmek üzereydi. evden çıkarken şarj aleti almamıştım. hızlıca odadan çıkıp evin tahta merdivenlerinden inerken çok dikkatliydim. merdiven sallanıyordu dokunduğum yer dökülüyordu bu evin ciddi bir bakıma ihtiyacı vardı. mavi boyası soyulmuş duvarlara tutunarak merdivenlerden inmeyi başardım. Yunus'elindeki havlu ile eski turuncu parkeye dökülmüş suları çekiyordu. mutfak kapısının kasasına yaklaşıp dizleri üzerine çökmüş Yunus'a baktım.

"Yardım edeyim mi?"

kafasını bana çevirdi dik dik baktı. beni baştan sona süzerken kaşlarını çattı. "Hazırlıklı gelmişsin." 

başımı olumlu anlamda salladım. elindeki ıslak havlu ile birlikte yerden kalktı. iki  adım uzağımda kalan Yunus tam karşımdaydı. 

"Ya seni eve almasaydım ne yapacaktın,"

bal rengi gözlerini kısmış cevap vermemi bekliyordu. omuzlarımın silkip mırıldandım. 

"Eve geri dönecektim,"

kısa ve net cevabımın ardından sırttı. öne doğru bir adım attı. 

"Kural bir.. Artık bu evdeysen benim sözüm geçer. Kural iki.. bu eve bir kez girdiysen Babanın evine geri dönmek yok aksi takdirde seni bir daha bu eve almam. Kural üç,gece geç vakitlere kadar dışarıda oyalanmak yok. en geç aksam 9'da evde olacaksın."

başımı öne doğru sallayıp onay verdim. eski eve dönmeye pek meraklı değildim, akşamları iş harici dışarı çıktığımda söylenemezdi. başımı sallayıp onayladım. sinsince sırıtıp kapıdan çıktı. 

***

yaklaşık 2 saattir Pelin'e ulaşamıyordum. başına bir şey gelmesinden korkuyordum. kalbim korkuyla teklediği an Yunus'un odasına çıktım. Kapıyı usulca tıkayıp 'gir' demesini beklemeden odaya daldım. 

yatağın üzerine oturmuş test kitabıyla uğraşıyordu. ben odaya girince ağzını açıp kızmak için hamle yaptı fakat ondan önce davrandım. 

"Pelin'e ulaşamıyorum. evine gidiyorum."

Arkamı dönüp odadan çıkacağım sırada bıkkınlıkla beklememi söyleyip kıyafet dolabından montunu çıkartıp üzerine aldı. yatağın yanındaki komodinin üzerinden arabasının anahtarı alıp "Beraber gidelim,geç oldu." diye mırıldandı.

evden çıktığımızda içimdeki kötü his kendini daha çok belli etmeye başlamıştı. başımı cama yaslamış aklıma gelen kötü düşüncelerden uzaklaşmaya çalışıyordum. sokak lambalarını tek tek geçişini izlerken elim istemsizce kolyeme gitti. bana güç veren tek kolyeye. 

Evin önüne geldiğimizde hızla arabadan inip Yunus'u beklemeden binaya doğru ilerledim. büyük sürgülü kapıyı güzlü çekerken Yunus yanıma gelmişti. merdivenleri tırmanıp kapının önüne geldiğimde yaklaşık  10 kez zile basmıştım. cevap yoktu. telefonumu cebimden çıkartıp Pelin'i tekrardan aradım. aynı zamanda kulağımı kapıya dayadım. telefonun zil sesini duyabiliyordum. artık ona bir şey olduğu gerçeği aklımda daha güçlü dolaşıp kalbime baskı yapmaya başlamıştı. yine de soğuk kanlı davranmaya devam ettim. 

Yunus kolumdan tutup beni geri çekerken telefonu cebinden çıkartıp birisini aradı.   yaklaşık 15 dakika sonra kapı ile merdiven arası mekik dokurken çilingir geldi. 5 dakikalık bir uğraş sonucu içeri girdiğimizde girişteki koridorda gelişi güzel çıkartılmış siyah topuklu ayakkabılara rastladım.   koridorun en sonundaki odasına girmeden önce diğer odalara baktım. Yunus benden önce Pelin'in odasına girmişti. bir kaç saniye önce odanın kapısında duran Yunus artık kapıda durmuyordu. bir şey olmuştu..      

hızla odaya girdiğimde yerde yatmakta olan Pelin'i gördüm. Yunus,Pelin'in başında duruyordu. Yunus ellerini usulca kaldırıp Pelin'e götürüyordu.

Yunus-  

"Dokunma.. dokunma ona, 

Aleta'nın acı sesi kulaklarımda yankılanırken Aleta yere diz çökmüş Pelin'in başını dizine koymuştu. Saçlarını okşuyordu.  "birini daha kaybetmeyi kaldıramam." fısıldıyordu. ağlamıyordu. sadece yalvarıyordu. "Lütfen,özür dilerim lütfen kalk" 

gözlerimi yumdum. sıkıntıyla yumduğum gözlerimi hiç açmak istemiyordum. Bu sahneyle yüzleşmek istemiyordum. Aleta'nın acı çektiğini görmek istemiyordum.  korkarak ve endişeyle gözlerimi açtım. Aleta sırtını duvara vermiş Pelin'in saçlarını okşuyordu. usulca atletinin üzerine giydiği gömleği çıkarttı. gömleğin iki ucundan tutup yırttı. yırttığı parça ile gözlerini bağladı.

 "Şimdi gözlerimi kapattım. birazdan gözlerimi açacaksın ve her şeyin şaka olduğunu söyleyeceksin." 

başını tekrardan duvara yasladı. elleriyle tekrardan Pelin'in saçlarını okşamaya devam etti.  

ölümünün üzerinden yaklaşık 10 saat kadar geçmiş olmalıydı. karnı şişmişti. bedeni soğuktu. kanı çekilmişti. Başını sert bir cisme vurmuş olmalıydı kafasından kan akmıştı. kan kaybından öldüğünü parkeyi boyamış olan kandan anlıyordum. 


ister istemez titreyen ellerimle cebimden telefonumu çıkartıp Enes'e evin adresini yolladım ve polis çağırmasını söyledim.  

yere diz çökmüş Aleta'yı izliyordum aradan 5 dakika kadar geçmişti. gözlerini ne açmış ne de ses çıkartmıştı. sadece Pelin'in saçlarını okşamaya devam ediyordu. uzun ince parmakları kan olmuştu. dakikalar sonra dudaklarını araladı. 

"Pelin.. sıkıldım ama. karanlık çok korkutucu. aç gözlerimi lütfen." 

Karanlıktan korkuyordu. Pelin uyanmadı. Aleta'nın gözlerini ben açmıştım sadece 2 saniye gözlerimin içine umutla baktı. kanlı ellerini kollarıma koydu. 

"Ne olursun bir şey yap... sen doktorsun." 

ona sarıldım. kafasını kalbime yaslayıp sahiplenircesine sarıldığımda bağırarak ağlamaya başladı. 

Akıttığı her göz yaşında içim parçalanıyordu. akıttığı her göz yaşında elimden hiçbir şey gelmediği için kendimden nefret ediyordum.  

*******




ALETAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin