4 saat önce..
Doğa-
Soğuk hava.. soğuk zemin.. siyah oda.. siyah gökkuşağı..
Ellerim siyah.. ruhum siyah.. düşüncelerim simsiyah..
uyuşturucunun bedenimde dolaştığını hissedebiliyordum. o kadar rahatlatıcıydı ki.. gözlerimi kapayıp hazzın keyfini çıkartmak istiyordum. DNA'nın yakınlarındaki kaldırama oturmuş kendime gelmeye çalışıyordum. düşüncelerim sisliydi. neyi düşüneceğim hakkında fikrim yoktu fakat bir şeyler düşünüyordum. kaldırım taşlarına bakıp sıra sıra dizilişini inceliyordum.
önümde beliren gölge sonucu kafamı kaldırıp kısık gözlerimle az önce tanıştığım güzel kıza bakıyordum. yüzünden çok fiziği dikkatimi çekmişti. dolgun göğüsleri ince beli ve uzun bacakları ile gayet dikkat çekiciydi. saçının sol kısmını kulağının arkasına sıkıştırmış ince ve küçük dudaklarını kapatmış bana öylece bakıyordu. arkasında sokak lambasının ışığı gözümü fazlasıyla kamaştırdığı için kaldırım taşlarını incelemeye devam ettim.
"Selam,"
sesi tok ve kuruydu. sanki canı bir şeye sıkılmıştı. alt tarafı 10 dakika önce yanındaydım. 10 dakika içinde ne olabilirdi ki..
sesinin durgunluğunu fazla önemsemeyip kısık sesimle selam verdim. mavi elbisesinin eteklerini düzleyip yanıma oturdu. ince uzun bacaklarını yan bir şekilde yere yakın tutarken aynı zamanda bana dönmüştü.
başımı hafifçe ona döndürdüm. kısık gözlerimle ona bakarken o gülümsüyordu. farkında olmadan ben de gülümsedim. ellerini dizine koymuş beyaz ojeli uzun tırnaklarıyla elbisesiyle oynuyordu.
"havada soğudu baya.."
ellerini koluna götürüp ovaladı.
ne yani şuan üzerimdeki montu vermem mi gerekiyordu. kaşlarımı çatıp DNA'nın girişini gösterdim.
"içeriye girebilirsin,birazdan yağmur bastıracak."
sırıttı. hemen ardından ellerimi tutup dizine koydu. "Kafamı dağıtmam gerek" bu fısıldamanın altında bir çok anlam yattığına emindim. Ellerimi ellerinden çekmedim. veya elini tutmadım. sadece suratına öylece bakıyordum. usulca yaklaştı. viski kokan nefesini hissettiğimde geri çekilmek adına hiç bir hamlede bulunmadım. adını dahi bilmediğim kızın,dudakları dudaklarıma sürtündüğü anda gülümsedim ve kendimi geri çektim.
"Kızım ne yapıyorsun?"
bozulmuştu. kıpkırmızı olmuştu. alt dudağını hafifçe dişledi. "ben.." sen ne.. "sadece bir an-" ne yani sadece bir an olsun onu öpeceğimi falan mı düşünmüştü,saçmalık.
kafamı sağ sola sallayıp ellerimi elinden kurtardım. kaldırım taşlarını incelemek yerine kavga etmekte olan çifte bakıyordum. bulanık iki figürana bakıyordum sadece. yüzlerini tam olarak seçemiyordum fakat erkek olan kızın kolunu kavramış hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. sebepsiz yere gülümseyip ayağa. onlara doğru yavaş yavaş yürüyordum. gözlerim kısık,saçlarım tokamdan kurtulmuş bir tutam saçım gözümün önüne gelmişti. bileğimdeki ince tokayla saçımı bağlarken tanıdık gelen surata öylece baktım.
karşımdaydı. dokunmam gereken omuzlara başka biri dokunuyordu. bakmaya çekindiğim gözleri kızarmıştı. her şeyden önemlisi yüzündeki ifade her şeye bedeldi, korkmuş,şaşkın,kırgın..
****
şakaklarıma giren ağrının sebebi alkoldü. bu saate kadar uyumamın sebebi de alkoldü. yatağımın yanındaki komodinin üzerindeki saatim yere düşüp parçalanmıştı. sanırım sabah susmadığı için ben atmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALETA
ChickLitIsmim hic görmediğim annemin,anlattığı masallarda bir yumak haline gelen ipin ucunda asılı kalmıs kanatsız melekten geliyor.. Bana okuduğu kısa.. minik.. ve karmaşik hikayelerden.. Geceye göz kırpan dolunay bulutların arasinda sıkışıp kalmış tüm k...