Saat 09:11...
Gözleri hala ıssız bahçenin avlusunda geziniyordu. Henüz kahvaltı yapmamıştı. Pek aç da sayılmazdı. Heyecanlıydı. Bugün bayramın ilk günüydü ve çocukları onun ziyaretine gelecekti. Onlarla birlikte kahvaltı yapacak, eski günler yâd edeceklerdi.
"Nerede o eski bayramlar?" diyecek ve ıssız bahçe avlusu; coşkulu kahkahalarla yankılanacaktı. Torunları yine yanaklarını sıkacak:
"Tonton dedem..." diye seveceklerdi. O da biraz huysuzlanacak, gıdıklayıp gülmelerini sağlayacaktı.
Saat 10.00...
Geleceklerdi, emindi...
Tamam, normalde gelmezlerdi. Fakat bugün bayramdı. Küçükler, büyüklerinin ellerini öpmeye giderlerdi.Saygı ve sevgiyle büyütmüştü çocuklarını. Onlara yük olmamak için de, bu huzur evi denilen ama huzur olmayan eve gelmeyi tercih etmişti. Çocuklarla,işle güçle uğraşırlarken, bir de kendisi yük olmak istememişti. Kendi karar verip, buradaki hayata gelmişti. Hoş çocukları da buna pek itiraz etmemiş, hemen ertesi günü onu huzur evine getirmişlerdi.
"Huysuzlanma yine Mehmet; işleri vardır, gelirler."
Hayat arkadaşı, çocuklarının annesi, yürürken bastona ihtiyaç duymaksızın; tutunduğu kadın hayatta olsaydı, böyle söylerdi ona. İçinden bu cümleleri geçirip, hafifçe kıkırdadı. Sonra da buğulandı; kenarları kırışmış gözleri. Hala ıssız bahçe avlusuna bakmaya devam ediyordu."Gelecekler." diye mırıldandı.
"İşleri çıkmıştır." diye de ekledi.
Bu dönemde patronlar, biraz huysuz oluyordu. Yine çocuklara iş çıkarmış, çocuklarda henüz gelecek fırsatı bulamamışlardır diye düşünüyordu.Saat 12.38...
"Mehmet Amca, bir şeyler yemelisin; daha ilaçlarını içeceksin." dedi bakıcı kadın.
Kızının yaşlarındaydı. Hafif kilolu, tatlı dilli bir kadındı. Ona hep babası gibi davranırdı.
Gülümsedi, yaşlı adam:"Yok kızım, çocuklarım gelecek. Onlarla yaparız kahvaltımızı." deyip bakışlarını yine o ıssız avluya çevirdi.
Bakıcı kadın hüzünlü gözlerle baktı, yaşlı adama. Gelmdyeceklerini biliyordu. Arayıp teğit etmişti. Fakat yaşlı adama söylemeye cesaret edemiyordu. Umutsuzca başını sallayıp, odadan çıktı.
İki erkek, bir kız çocuğu ve altı tane de torunu vardı. Hepsini de ayrı ayrı çok severdi. Bütün mal varlığını onlar arasında bölüştürmüş, hepsinin rahatını sağlamaya çalışmıştı.Saat 16.00...
"Kesin işleri çıkmıştır. Yoksa bu saate kadar çoktan gelirlerdi.
Saatlerdir pencere kenarında, bahçeyi izliyordu. Ama ne gelen vardı ne de giden. Acıkmıştı. Lakin bekleyecekti.
Elini cebine attı ve içindeki parayı çıkardı. Otuz lira... Her torununa beşer lira verecekti. Büyük bir miktar değildi ama en azından sevinirlerdi.Saat 18:44...
"Kesin işleri çıktı."
Saat 20:22...
"Kesin işleri çıktı."
Yaşlar, yılların yüzüne vurduğu acı çizgilerden; umutsuzca aktı.Saat 23:59...
"İşleri çıktı, biliyorum."
Yaşlı adam, bastonunu eline aldı ve titreye titreye oturduğu sandalyeden kalktı. Yaşlı gözlerle yatağına yatıp, yarının umudunu ve hayalini kurmaya başladı.
"Belki yarın gelirler." dedi ve ümitlerle dolu gözlerini, uykuya teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIM KALANLARIN HİKAYELERİ
ContoYaşamak her insan için eşit değildir. Hayat bazılarımız için oldukça acımasız, bir o kadar can yakıcıdır. Monoton giden hayatlarımız bir anda değişir ve her şey tersine dönebilir. Ya da bütün bu terslikler bazılarımız için monotonlaşmıştır. Hepim...