32

6.6K 394 125
                                    

*Canlarım iyi bayramlar! :*

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu-Kurşuni renkler



Bileklerime çarpan metalin soğukluğuyla irkildim. Kuvvetli esen rüzgarla değil kelepçelerin varlığıyla iliklerime kadar üşüdüğümü hissettim. Bir kan damlası elime düştüğünde burnumdaki sıcaklığı fark ettim. O ana kadar burnuma aldığım darbenin acısını bile hissetmemiştim. Başımı yavaşça kaldırıp bakışlarımı sedyeye konan  Melahat teyzeye çevirdim. Bahçedeki koşuşturmanın aksine ruhumda şaşkınlığın verdiği bir sakinlik hakimdi.

Melahat teyzeyi ambulansa, beni de sanırım polis aracına götürüyorlardı. Her kafadan bir ses çıkarken benim düşüncelerim bile sessizdi. Ruhum bomboştu. Donuk bakışlarımı karşıya sabitlemiştim ancak hiçbir şey görmüyordum.

Demir kapıyı memurlardan biri açık tutuyordu. Sedyenin tekerleklerinden çıkan sesin bu kadar gürültülü olabileceğini hiç düşünmezdim, kulaklarımı tırmalıyordu. Herkes koşturuyordu ama ben ağır çekimde onları izliyor gibiydim. Zaman ağdalanmış gibi yavaş akıyordu sanki...

Bahçeden çıkıp sokağa adım attığımda başka bir memur koluma girdi. Polis aracına sürüklerken İlker'in 'Deniz!' diye bağıran sesiyle durdum ve sese doğru dönmeden önce gözlerimi sıkıca yumdum. Beni bu halde görüp korkmasını, endişelenmesini istemiyordum ama ona bakmadan gidemezdim. Gözlerimi açıp başımı arkaya doğru çevirdiğimde bana doğru koştuğunu gördüm. İlker'in bana gelişi iki polis tarafından engellediğinde kendimi koyverip ağlamamak için dişlerimi sıktım. İlker sinirle polisleri geçmeye çalışırken yanımdaki polis binmem için aracın arka kapısını açtı.

Melahat teyzeyi taşıyan ambulans içimi titreten siren sesiyle hızla uzaklaşmaya başladığında kolumu tutan polisin eli başıma çıktı. Eliyle başımın üstünebastırıp arabaya doğru hafifçe iterken İlker'den gözlerimi ayırmadan 'Babamı yalnız bırakma,' demeyi başardım. Sesim beklediğim gibi titrek çıkmamıştı. Burnum yüzünden boğuk ama ağlamaklı değildi.

İlker öfkeyle 'Lan bıraksana!' diye bağırıp polisi kendinden uzaklaştırmayı başardığında beni araca bindirmişlerdi. Memurlardan ikisi önde otururken biri yanıma oturup kapıyı sertçe kapattığında kapı sesiyle yine irkildim. İlker'in sesi dışında başka hiçbir sesi algılamak istemeyen kulaklarım yine kendini kapattı. İlker'in yanından geçip gittikten sonra gözlerim yine boş bakmaya başladı.

Sokak lambalarının altından geçtikçe kelepçelerin parlaklığı gözüme çarpmaya başladı. Gözlerimi kucağımda duran ellerime indirdim. İnce bileklerimi ağırlaştıran büyük kelepçelere bir de damlayan kanlara baktım yol boyu, hiçbir şey hissetmeden, hiçbir düşünmeden sadece baktım.

Arabanın durduğunu polis koluma dokunup 'Hadi,' diyene kadar fark etmedim. Gözlerimi bileklerimden ayırıp başımı kaldırdığımda Emniyet Müdürlüğü tabelasını gördüm. Arabadan indiğimde kaçacakmışım gibi yine kolumu tuttular. Otomatik kapıdan içeri girdiğimizde telsiz sesleri, konuşan memurların sesi kulaklarımı tırmalamaya başladı.

Küçük adımlarıma sabrı kalmamış gibi beni götüren polis hızlandığında bir an sendelesem de hemen adımlarımı ona uydurdum. Giriş katında geniş koridoru arşınladıktan sonra sağa dönüp dar bir koridora geçiş yaptık. Memur bitişik kapılardan birini geçmem için açtığı sırada İlker'in 'Deniz!' diye bağıran sesiyle durdum. Sevgilim koşa koşa bana doğru gelirken polis bir kolunu İlker'i engellemek ister gibi uzatıp 'Beyefendi avukatı değilseniz sizi görüştüremem.' dedi.

Başımı hafifçe omzuma düşürüp yaş dolan gözlerimle sevgilime baktım. Benim için hissettiği korku toprak rengi gözlerine hemen yer edinmişti. Benim bu halimi görünce o kadar korkmuştu ki şuan bir şey düşünemediğinden kendini çaresiz hissediyordu. Güçlükle yutkunup ona bakışlarımla 'Ben iyiyim!' dedim.

Bir Susam Deniz (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin