Gözlerime inanamıyorum. Bu o. Ama onun burada ne işi var? Yoksa! Ekip arkadaşım Emirhan Bey o mu?
"Bu Emirhan Bey. Kendisi ile aynı ekiptesiniz."
Gerçekten oymuş. O zaman bana adını söylememişti. Teşekkür etmemi bile beklemeden direk yanımdan gitmişti. Ve ben bu yüzden iki yıl önce beni araba kazasından kurtardığı için ona teşekkür edememiştim. Yaslandığı koltuktan doğrularak bana doğru gelmeye başladı. Tam karşımda durdu. Elini uzattı ve ben de onu elini sıktım.
"Merhaba. Ben Emirhan YAMAN."
"Merhaba. Eylül Duru EREZ."
"Siz burada yaşayacaksınız. İki yıl olmak üzere eğitim göreceksiniz. Bir çok dili öğreneceksiniz. Bütün dövüş sanatlarını öğreneceksiniz. Her türlü silah kullanmayı bileceksiniz. İsterseniz bir meslek edine bilirsiniz. Ama meslek edindikten sonra ancak bizim için çalışabilirsiniz. Bu gördüğünüz kapı sadece arka taraftan açılıyor. Eğer bir sorun olursa kendi özel telefonlarınızdan ulaşabilirsiniz. Her gün saat 6 antrenman saatiniz. 4 saatlik antrenmandan sonra 2 saatlik olmak üzere diğer eğitimlerinizi göreceksiniz. Eğitiminiz tam 16.00'da bitecek. Benim söyleyeceklerim bu kadar söylemek istediğiniz bir şey var mı?"
"Hayır."
"Hayır."
Arkasına dönerek gitti ve kapı kapandığında bu taraftan sanki hiç bir şey yokmuş gibi duvar vardı sadece. Çok yorgun hissettiğim için Emir'e dönerek
" Hangi oda benim gösterir misin?"
Cevap vermeden sadece 'evet' anlamında kafasını çok hafif bir şekilde aşağı yukarı salladı ve merdivenlere yöneldi. İkinci kata çıktık. Ben bu katta kalacağımı düşünüyordum ama o üçüncü kata çıkmak için merdivenlere yöneldi. Bu kata çıktığımda gözüme bir sürü kapı vardı. İki kapı dışında hepsi siyahtı. O iki kapıdan bir tanesi mavi diğeri beyazdı. Mert beyaz kapının yanına gitti ve kapıyı açtı. Benim geçmem için kenarı çekildi.
"Burası senin odan. Mavi kapılı odada ben kalıyorum."
Dedi ve kapıyı çekerek çıktı. Odayı incelemeye başladım. Odanın ortasında iki kişilik büyük bir yatak var. Odaya beyaz, krem ve kahverengi renkleri hakimdi. Bu renkler bayılıyorumdum.
Odanın bir köşesinde çalışma masası, onun yanında üç kişilik bir koltuk vardı. Yatağın hemen önünde dört ayaklı yatağın pikesiyle aynı desene sahip olan küçük bir koltuk duruyordu.
Yatağın biraz uzağında sağ tarafta makyaj masası ve anlayamadığım bir alet makyaj masasının tam ortasında duruyordu. Ona bakmak nedense içimden gelmedi.
Yatağın ve makyaj masasının tam ortasında kalacak şekilde bir kapı vardı. Banyo olduğunu var sayarak kapıyı açtım. İnanamıyorum. Burası bir giysi odası ve neredeyse odayla aynı boyutundaydı. Raflarda sayamayacağım kadar elbise vardı.
Tam on iki raf dolusu kışlık ve yazlık uzun kollu, kısa kollu, boğazlı kazak ve badi vardı. Diğer tarafta on iki tane rafta yine hem kışlık hem de yazlık pantolonlar ve eşofmanlar vardı. En açık elbiseden en kapalı elbiseye kadar renk renk bir sürü kıyafet vardı. Elbiselerin olduğu duvarın tam karşısında sanki her kıyafet için ayrı olan bin bir çeşit ayakkabı vardı.
Kendimi hemen dışarı attım. Biraz daha bu odada kalırsam kesin kriz geçireceğim ve bütün elbiseleri giyeceğim.
Giysi odasının tam karşısında bir kapı daha var. O raya doğru gittim. Karşıma giysi odasından az daha küçük bir banyo çıktı. Ama bana göre burası da bayağı büyük.