1 yıl sonra"1,2,3... 1,2,3... 1,2,3,4..."
Koskoca 1 yıl. Her şeyin değiştiği koca bir yıl. Benim artık bir yetişkin olduğum bir yıl. Gizemlerin arttığı bir yıl. Aralanması gereken kapıların üzerine daha da kapı eklendiği bir yıl. Benim artık bir canavara dönüştüğüm koskoca bir yıl...
"1,2,3... 1,2,3... 1,2,3,4..."
Peki ben ne için bu kadar değişmiştim?
Bir hata yüzünden. Şefkatli olmam yüzünden.Şefkatli olduğum için bir yıl önce , daha 15 yaşında bir çocuğu öldürmediğim için ve suçluyu yakalayamadığım için hata olarak kabul edilmişti davranışım ve beni bir yıldır görmezden geliyorlar. Bir yıldır bana görev vermiyorlar.
Aynı zaman da Puma'nın kızı olduğum dedikoduları da arttı. Artık herkesin gözünde farklı bir mevkiye yükseldim ve belki de şuana kadar ismimi dahi bilmeyen insanlar yanımdan geçenler hemen ceketlerinin düğmelerini ilikleyip saygı gösteriyorlar. Zaman geçtikçe insanların gerçek yüzlerini daha iyi görebiliyorum. İnsanlar için varsa yoksa para. Diğer hiç bir şeyin önemi yok.
Bu bir yıl içinde değişen şeylerin arasında davranışlarım ve duygularım da. Artık sadece görevimi düşünür oldum. Aslında daha bir görevim olmasa bile bir daha asla duygularımın görevimin önüne geçmesine izin vermeyeceğim.
Bu bir yıl içinde ailemi hiç düşünmedim. Bu işe ilk başladığım zaman onları asla unutamayacağımı düşünürdüm. Ama yanılmışım. Ailemin ben öldükten -oyun olarak- sonra çok üzülürler diye düşünmüştüm. Ama onlar sadece bir hafta arkamdan ağladılar. Hatta annem sadece benim ölüm haberimi aldıktan sonra ağladı. Gerçekten artık kime inanacağımı , kime güvenebileceğimi bilmiyorum.
Emirhan ile o olaydan sonra bir daha bir araya gelip de konuşmadık. Onlar her gün göreve giderken ben her gün antrenman yapıyorum. Günün yarısından fazlasını spor salonunda geçirdiğim için onların ne yaptığını da bilmiyorum. Ben bunları düşünürken Araf kapıyı açtı ve salona girdi. Araf'ı görünce içimden iyi insan lafının üzerine gelirmiş diye geçirdim.
"Çetin Bey geldi."
Bunu bana niye demişti anlayamadım. Çünkü Çetin Bey gelse bile bana bir şey demezdi. Emirhan'a görevini verir giderdi. Cevap vermedim ve kafamı çevirip kum torbasını yumruklamaya devam ettim.
"Çetin Bey seni çağırıyor." dedi ve gülümsedi. Kafamı tamam anlamında aşağı yukarı salladım. Üzerimi değiştirmek ve duş almak için spor salonunda ki odama gittim. Ben odama yönelince Araf kapıya yöneldi ve kapı açılıp kapanma sesi duyuldu. Duşumu alıp üzerimi değiştirdikten sonra saçlarımı balık sırtı ördüm ve çıkışa doğru yöneldim. Merdivenleri kısa süre içinde çıktım. Merdivenler bittikten sonra koridorda ilerledim ve salona yöneldim.
Salon kapısının önünde iken içerisi görünüyor idi ve ben üç kişilik koltukta Çetin Bey'in oturduğunu ve onun karşısındaki tekli koltuklarda da Araf ve Emirhan'ın oturduğunu gördüm. Boş olan bir diğer üç kişilik koltuğa ben oturdum.
"Buyurun ! Beni çağırmışsınız?""Sen ve Emirhan yeni göreve çıkacaksınız." dedi. Açıkçası bayağı şaşırmıştım ama bunları sonraya bırakıp "Tamam. Nasıl bir göreve gideceğiz?" dedim.
"Göreviniz için İstanbul'a gideceksiniz. Ama bu göreviniz diğer görevleriniz gibi değil. Görevinizi tamamlayana dek orada kalacaksınız. Odalarınıza gidin. Önemli ve istediğiniz eşyalarınızı alın. Saat 18.00'da yola çıkacaksınız." dedi ve bir şey dememizi beklemeden yerinden kalktı ve çıkışa -heyete giriş kapısı- doğru ilerledi. Şu ana kadar yaptığı her hareketini çok iyi bir şekilde takip ettim. Kapının oraya geldiğinde kapıya sadece elini uzattı ve kapı açılmaya başladı.