3.Bölüm

17.5K 550 30
                                    


Medya'da Rüzgar var...

******

Normalde böyle bir çocukla olsam herhalde ağzımın suyu akar -onu ilk gördüğümde olduğu gibi- ama şimdi bir an önce dayımlara ulaşmak istiyorum .Ve sanırım yukarıda bir yerde beni seven biri var -ve hayır bu kişi şeytan değil- çünkü yağızla aynı havayı solumaktan rahatsızlık duyduğum ve içimden evin çok uzakta olmaması için dualar yağdırmam işe yaradı.Yağız yarım saat kadar kısa bir sürede sahil kenarında küçük kıyı evlerden birinin önüne park etti.Evin havaalanına yakın olduğunu düşünmüyorum.Yağızda benle aynı havayı solumaktan en az benim kadar rahatsız olduğu için kamyonetin sınırlarını zorlayarak gaza basmıştı ama bu benim işime geldi.Yüzüme bile bakmadan arabadan inen katıksız öküz arkadaşı takip ettim bende ve tabiki valizim. Neden ben taşıyorum ki bunu o taşısın banane diye bağıran çocuk tarafıma hak verdim, sonuçta misafirim lan ben. Önce belki kibar tarafı vardır diye valizi taşıyamıyormuş gibi yaptım ama bu pislik geçmiş kapının önüne telefonuyla oynuyor. En sonunda artık dedim yeter orda durcan oğlum ve kendimi tamamen cazgır seline bıraktım.

Cazgır selin sendeyiz.

Teşekkür ederim Selin ablandan izle ve öğren.

"Aloo? Burda iki saattir valizle cebelleşiyorum anladık coolsun ve iphone'nun var tamam aferin de o kasları boşuna yapmamış ol bari gel de yardım et."diyerek carladım.

"Eğer içine o kadar çok eşya koymasaydın taşırdım şimdi zaten iki saat seni bekledim birde valizini taşıyamam. Sen kendini güçlü hissedene kadar duralım burda bana uyar."

Cazgır selin taktik değiştirelim bu böyle olmaz.

Haklısın selin B planı sana bırakıyorum söz sende.

Teşekkürler evet şimdide hava durumu... Ne diyorum ben ya.

"Lütfen yardım eder misin? Çok yoruldum."dedim ve hafif eğilerek sanki belimi dinlendiriyormuş ibi yaptım bir yandan da bu numarayı yemesini umuyordum.

"Off tamam'' dedi ve yanıma gelip valizimi aldı kapıya giderken geri döndü ve doğruca yüzüme bakarak''yemedim ama gargara yapacağım.'' diyerek kilitli olmayan kapıyı açtı.

Hani dışı hoş içi boş demiştim ya lafımı geri alıyorum içi de dışı kadar dolu. Olan oldu artık diyerek peşinden içeriye girdim.Bir an önv ce kendimi denize atmak istiyordum.Acaba kumsal uzakta mıdır?

Lan hayvan bu öküz tarafını daha önce neden çıkartmadın salak ya .

Haklısın şampuan bununla işimiz var.

Bu salakla uğraşmayı bırakıp evi incelemeye başladım.Öyle çok büyük bir ev değildi, dışı beyazdı ve insana huzur veriyordu. Evin girişinde mini bahçe vardı ve bir duvardan öbür duvara kadar mini bahçeyi de kaplayacak şekilde çitler vardı. Bu eve benzeyen birçok ev vardı hepsi sıra sıra yapılmıştı, dışardan bakıldığında site gibi gözüküyordu ve bu da evi daha şirin kılıyordu.

 Eve genellikle açık tonları hakimdi ve Hawaii'ye çok uyuyordu. Genellikle beyaz ve açık mavi renklerin hakim olduğu salon insanın bütün sıkıntısını alıyordu ve mutfağıda amerikan mutfağıydı. Kapı hizzasındaki küçük holden yürümeye devam ettiğimde karşıma çıkan manzara karşısında ağzım açık kaldı. Koridorun devamında bir veranda vardı ve dayımla arkası dönük kahverengi saçlı bir kadın veranda da oturup kumsalı izliyorlardı kumsal hemen evin önündeydi. İlk başta direk yukarı çıkmak istedim ama dayımlara ayıp olur diye açık olan teras kapısından geçip dayıma gülümsedim. Canım dayım ve eşi beni farkedince hemen toparlandılar dayımın yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti ve hemen ayağa kalkıp bana sarıldı.

"Ne kadar büyümüşsün, serpişmissin seni ne kadar özlemişim canım benim.Erken geldiniz.Bu kerata çok mu hızlı geldi?''kaşlarını çatarak yağıza baktı tekrar bana baktığında yüzü normale döndü ve beni eşine tanıttı,''Elif işte benim güzeller güzeli yeğenim." Ayy ne yalan söyleyeyim götüm kalkmadı değil. ''Merhaba tatlım her şey benim suçum seni çok beklettim senden tekrar tekrar özür dilerim. Aç mısın?" Şöyle bir mideme sordum açmısın lan o da bana bir gurultu eşliğinde evet diye yanıt verince bende hafifçe başımı salladım. Elif abla aslında çok tatlıydı ona kızgınlığım geçmişti bu kadına nasıl derdim şimdi ben 'lan mal karı saatleri öğrensene sen bu sıcakta beklemekten vücudumdaki su oranı azaldı şerefsiz' diye.

"Evet dayı baya uzun zaman oldu bu arada önemli değil her insan hata yapar. Ve çok hızlı gelmedik merak etme.''diyerek yağızı yiyeceği azardan kurtarma ihtiyacı duydum.Elif ablanın sorusuna da ''aslında biraz açım sonrada izniniz olursa sahile inmek istiyorum."dedim.Elif ablanın dayımı aşarak bana sarılmasıyla yüzümde 'noluyo lan deprem oluyor!!önce hayatının baharındakiler' bakışı oluştu ama sonradan alıştım ve bende Elif ablaya sarıldım. ''Aramızın iyi olmasına sevindim canım senin için yemek hazırladım hemen gel ye onları, sonra Yağızla sahile gidersiniz." HAYIR!!!!

"Hayır." Lan yoksa dışımdan mı bağırdım? Hassiktir rezil olduk lan kadına, dayım alışık nasıl olsa. "Ben yeteri kadar bebek bakıcılığı yaptım gerisi size kalmış." Yok lan bu benim sesim değilmiş.NE?Bebek bakıcısı mı lan senden olsa olsa bebeğin münasip bir yeri olur pislik. Keşke bunu daha insancıl bir şekilde dışımdan söyleseydim ama benim katıksız pisliğim -hemen de sahiplendim benim lan o ayık olun hesabı- çoktan verandadan inmiş ve kumsala doğru gidiyordu bile.

"Ahh bu çocuk, biz bununla ne yapacağız Selim bilmiyorum. Gel Selin'cim önce yemek ye" Mutfaklarındaki yuvarlak masaya oturup Elif ablanın yemeğimi getirmesini bekledim, yemeğimi önüme koyarken saçlarımın arasında hafifçe öptü -ne iyi kadın lan bu- ve yemeğimi bitirdikten sonra odama çıkabileceğimi söyledi. Hazır elif abla gitmişken bende sadece ama sadece yemeğime odaklandım, yemeğim bitince annemlerle konuştum. Konuşmayı kısa kestim çünkü tek isteğim hunharca GÜ-NEŞ-LEN-MEK! Hawaii'ye gelipte yanmadan gidersem bana lan sen bizi mi kekliyon evinizin balkonu ne zaman hawaii oldu diye dalga geçecek olan bir keremi 1 sene çekemezdim. Dayıma ve Elif ablaya yemeğimi bitirdiğimi söyleyip odamı sordum. Dayımda beni yukarıya götürdü ve hemen merdivenlerden çıkınca ilk sağdaki kapıyı açtı.

"Selin annenlerle konuştun mu canım?"

"Konuştum dayı ve merak etme beni geç aldığınızı söylemedim."dedim ve göz kırptım. Dayımda zaten bunu soracaktı. Babam ve annem dayımı sürekli sorumsuz ve başına buyruk olarak tanımlardı ama ben dayımı sırf bu yüzden çok severim. Hiçbir zaman kızmazdı adamın kodu bozuk."Onu sormayacaktım ama söylemediğin iyi olmuş hadi kız kumsallar seni bekler."dedi ve beni odada baş başa bıraktı.

Odada aynı salon gibi açık renkler hakimdi, pencere kenarına gidip acaba deniz manzaralı mı diye baktım ama yok kapının girişini gösteriyordu. Hemen  valizimi aldım ve en üstte hangi bikinim varsa onu üstüme geçirdim altına da açık renk şort ve üstüne de beyaz tek omuzlu t-shirt'ümü giydim. Plaj çantamı da aynı valizden çıkarttım ve içine ne bulduysan koydum.

Seke seke merdivenlerden indim, verandada dayım ve Elif abla kitap okuyordu. Dayım oturur vaziyette Elif ablada ayaklarını dayımın kucağına uzatmış bir sekilde uzanıyordu. Oov ne kadar da tatlılar onları bölmek istemezdim ama yeter artık yani bu kız kumsal ve baklava görmeye geldi. İki tane sixpack'li çocuk görücem diye çekmediğim dert kalmadı. Bu ufak isyanım sonunda verandaya çıktım ve dayımlara kumsala gittiğimi haber verdim, onlarda buraları bilmediğimi Yağız'ı bulmam gerektiğini söylediler. Bende kafa salladım ama tabiki o pisliği bulmayacaktım. Ayağıma değen kumun sıcaklığıyla yüzümde bir gülümseme oluştu ama hemen ardından kafamdan asağıya bir kova soğuk suyun inmesiyle gülümsemem kayboldu. Titreyerek çevreme baktığımda o tanrısal varlığı gördüm ve hemen ardında Yağız'ı onun yakasından tutup havaya kaldırırıp ona bağırdığını duydum.

"NAPIYORSUN LAN SEN?

Başımın Tatlı Belası(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin