Umudum Tükenene Kadar...

3.7K 137 20
                                    

       Dışarı çıktığımda hava gayet iyiydi. Yanımdan ayırmadığım kulaklıklarımı hemen taktım ve müzik (Enrique Iglesias - Heart Attack) dinlemeye başladım. Burası gerçekten mükemmeldi. Beş tane iki katlı ev vardı. Dört tanesi girişten başlayıp sırayla A,B,C,D olarak sıranıyordu. Beşinci bina yani E binası ise bizim evin yani en dipteki D evinin karşısındaydı. Park hemen sitenin ortasında büyük bir yer kaplıyordu, bir bölümü büfeydi. Girşin yanında ise uzun bir  kamelya vardı. Parka doğru ilerledim ve hemen bir salıncağa oturdum. Hafif hafif sallanırken bir siyah hafif uzun saçları olan bir çocuk A evinden çıktı. Gözlerimi kocaman açtım fakat o elindeki telefona bakıyordu. Çok şanslıyım (!) değil mi? Gözlerimi kapatıp kendimi müziğe bıraktım. Bu arada benim bir takıntım vardır ; bir müziği çok sevdim mi o şarkıyı, yeni bir şarkı keşfedene kadar dinlerim ne kadar sürerse sürsün. Anlamını bilmesem bile bir kaç tane tanıdık kelime gelince hemen o şarkıyı dinlemeye başlıyorum fakat ingilizce olma şartıyla. Salıncak hızlanınca gözlerimi açtım. Çocuk yoktu. Geriye doğru gitti salıncak , sonra da belime değen sıcak bir el hissettim. Kulaklıklarımı hemen çıkardım, salıncak çok hızlıydı. Tam daha da hızlanacak diye düşündüm ki arkadaki çocuk salıncağı sıkıca tutunca derin bir nefes verdim. Çocuk yanımdaki salıncağa oturdu. Ah pardon oturmadı ayaklarıyla oturulan yere bastı , ayakta sallanıyor. Aslında çocuğa şöyle bir bakınca gayet tatlı bir çocuk olduğunu gördüm. Çocuğun sesini duyunca önüme dönüp ben de sallanmaya başladım.

--Ben Berk senin ismin ne?

    Bir insanın sesi kibar fakat cümlesi kaba olur mu? Evet olurmuş. Odun ne olacak. Cevap vermediğimi görünce bana baktı. Tabi salıncağın üstünde olduğu için tepeden tepeden bakıyordu. Kahverengi gözleri vardı. O bana derin derin bakarken gözlüğümü hafif öne doğru çektim. Ardından da gözlerimi ayırmadan cevap verdim.

--Güneş.

   Cevabımı duyunca önüne döndü. Odun insan tanıştığımıza memnun oldum der ama nerede onda o kibarlık. Gözlerimi devirip sallanmaya devam ettim. On dört yaşındayım o yüzden istediğim gibi sallanabilirim. Çocuk benden büyük gözüküyordu; boylu posluydu maaşallah. Merakıma dayanamayıp sordum.

--Kaç yaşındasın Berk?

   Kafasını kaldırmadı. Anormal bir çocuğa benziyordu. Salıncaktan indi ve oturacağı yeri eliyle sildi. Sonra da oturdu, yüzünde bir gülümseme oluştu;sorunluymuş gibiydi bu çocuk ama aldırmadım. Sorumu soruyla cevapladı.

--Kaç yaşında gösteriyorum?

   Elimi çeneme koyup düşünmeye başladım benden en fazla iki yaş büyük gözüküyordu. Yorumu neye göre yaptığımı sorarsanız boyu 1.80 vardı maaşallah. Ağabeyimin boyu 1.85 ve lise dörde gidiyor ona da maaşallah diyelim de şey olmasın yani nazar deymesin. Hiç düşünmeden cevap verdim.

--On beş olur ya da en fazla on altı.

   Biraz güldü. Çok tatlıydı gamze mi var onun yanağında yok yok yanlış gürdüm. Ama çok güzel gülüyor. Başını bana çevirip başını sağa sola sallayınca ne yaptığını anlayamadım çünkü gülümsemesi mükemmeldi; onu izlerken kendimi kaybedeceğimi bile düşünmüştüm, o gülüşte kim kaybolmak istemez veya kim kaybolmaz ki. Dudağını kıpırdadığında konuştuğunu anladım ve onu dikkatle dinledim tanrım sesi mükemmeldi ve yumuşak çıkıyordu.

--Hayır Güneş iki tahminin de yanlış on dört yaşındayım. Peki sen kaç yaşındasın?

   Çocuk iki dakikada evrim mi geçirdi bana mı öyle geliyor? Birden kibarlaştı sanki. Fakat duyduğum müthiş ses ve yaşı beni az kalsın yerimden kaldırıp , küçük çocuklar gibi zıplayıp duracak hâle getiriyordu. Tabi kendimi zor tuttum. Oturdum yerimde, gülümseyerek konuştum.

UMUT TÜKENİNCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin