Hastane

514 29 7
                                    

  Ne kokuyor burası ? Tuzlu su mu? Pardon, onun tıpktaki adı serumdu değil mi? Düşündüğüm şey mi acaba? Yani şu anda hastanede olma ihtimalim. Yani şu yoldan hastaneyi çıkardım, hani hastanenin özel ,kendine has, bir kokusu var ya işte oradan. Gözlerimi yavaşça açtım. Ağabeyim karşımda doktor olduğunu tahmin ettiğim biriyle konuşuyordu. Yanıma bakınca ise ... neredeyse beni korkudan öldürecek kişiyi yani Berk ‘i bana  sessizce , gözünü hiç kırpmadan bakar bir şekilde buldum. Hayalet gibiydi. Kapı kapanma sesi duyunca ağabeyime baktım. Yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

--Minik kardeş bundan sonra stres yapmak yasak. Kafana bir şey takıldı mı bana geliyorsun. Üzülmek de yasak ona göre kendini buradan çıkmaya hazırla.

--Neden her şey yasak? Hiç yaşamayayım daha iyi.

   Tabii bunları “ben” söyleyince ikisi de bana kötü kötü bakmaya başladılar. Tabii ki de şaka yapıyorum ağabeyim kahkaha atarken Berk’in yüzünde ufak bir tebessüm oluştu ve kaşları yukarı kalktı. Çok tatlı bu çocuk daha önce söylemiş miydim? Neyse ağabeyim gülüşlerinin arasında kesik kesik konuştu.

--B..en hayaytımda se..senin kadar komik birini görmedim minik kardeş.

    Berk’e, ağabeyimin bana olan hitabı komik gelmiş olmalı ki o da güldü. Ben ise etrafıma saf saf gülümsüyordum. Ya ne dedim ki ben , bunlar benim şaka yapmadığım şeye gülüyorlarsa; şaka olana ya gülmezler ya da gülmekten ölürler. Tabii bunlar tahmin. Neyse bunlar böyle gülerken odaya Sinem ve İlkay daldı evet daldılar. Şaşkınlıkla bir ağabeyime bir de Berk’e bakıp durdular. Sonra da kıpkırmızı yüzü olan ,ki tahminen sinirden,  Sinem ağabeyimin ve Berk’in yüzüne öyle bir tükürdü ki bu sefer de onlar ne olduğunu anlamadan, ben kahkahalara boğuldum. Daha sonra Sinem Berk’i takmadan eline vurdu ve onu benden ayırdı. Berk de mecburen bırakmak zorunda kaldı. Berk’in yerini Sinem aldığında diğer elimi de İlkay tuttu. Sinem’in konuşmaya başlamasıyla herkes ona bakmaya başladı.

--Kızım senin etrafın neden bu kadar salakla dolu? Benim yanımda bile o kadar salak yok –sen alınma canım, bir de sen alınma hasta Hanım.- Neden gülüyorlar ki bayılmanı bile telefonda ağabeyin söyledi ama sesi bu kadar enerjik değildi. Biz de koşarak geldik.

    Diye ağabeyime ters bir bakış aldı. Ben ve İlkay'ı salak grubunun dışında bırakmıştı. Bu kadar endişelenmesine gerektirecek bir şey olduğunu düşünmüyordum. Sinem nefes almadan her şeyi sıraladığı için ben de hızla düşüncelerimden kurtulup konuşmaya başladım.

--Tamam Sinem biraz nefes alın , ben iyiyim. Ağabeyimler de benim şaka olarak düşünmediğim ama onların şaka olarak algıladığı bir şeye gülüyorlardı. Yani o tükürme işi boş yereydi bence.

   Dedim yeniden kendimi gülmemek için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırırken. Tükürme işine on puan üzerinden sekiz çünkü ağabeyimin gözüne geldi. Ağabeyim büyük bir tiskinçlik duyarak sildi gözünü-ay kıyamam ben ağabeyime.- . Berk ise kafasını eğdiği için ona denk gelmedi fakat saçına denk geldi, ay gitti güzelim siyah saçlar. İlkay da diğer yanımda kıkır kıkır gülüyordu. Tabii Sinem duyarsa onu geberteceği için sessiz gülmeye çalışıyor ay kıyamam çocuk sesli gülemediği için kıpkırmızı oldu. Ve son olarak gelelim Sinem’e bu sefer sinirden değil de utangaçtan kıpkırmızı oldu. Yazık canım benim ya. Ama haksızlığa dayanamam ben, bunu söylemek zorundaydım.

--Şey.. ben.. yani.. hasta olduğunu duyunca.. onları da gülerken şey olunca, benim sinirlerim biraz yerinden oynadı . Ben yoksa .. bilseydim şey yapmazdım size.

   Kızın daha fazla konuşamayacağını anladım çünkü suratı pişmanlıktan ve utançtan domates gibi kızardı. Beyaz tenli olmasının zararı ; çabuk kızarıyor. Kuzum benim ya. Tabii devam edemeyeceğini anlayınca İlkay gülmeyi kesti. Sebebi ise çok basit, Sinem’in öldürücü bakışları. Onun yerine İlkay devam ettirdi cümleyi.

UMUT TÜKENİNCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin