Medya Andrea
Sabah erken uyanıp kahvaltıyı hazırladım.Nöbet sırası ben ve Tobias'taydı.Ne kadar onunla aynı ortamda bulunmak istemesemde zorundaydım.
Kahvaltımızı yaptık.Gleen bugün için herkese iş verecekti.Burayı güvende ve ayakta tutan bizlerdik.Burayla ilgilenmekte bizim görevimiz.
"Bugün Tobias ve Tris nöbette.Rick ve Morgan siz bahçeye tohumları dikeceksiniz.Sasha,Tyreese ve ben de buranın yakınlarındaki evlere mağazalara bakacağız.Andrea sende tellerin orda ki aylakları azaltabildiğin kadar azalt."
Herkes görevini almıştı.Babam ve Morgan tohumlar ve çapayla bahçeye gitti.Bende görev yerine birinci blok ve ikinci bloğun arasındaki yere gittim.Az sonrada Tobias geldi.
Ben oklarımın uçlarını bıçakla silvertirken o da beni izliyordu.
"Tobias bana değil çevreyi izle aylakları izle telleri geçebilirler."
Derin bir iç çekti ve bana değil çevreye odaklandı.Olması gereken de bu.Ayağa kalktım ve uzaktan ok denemeleri yaptım bir kaç aylağı vurmuştum.
Andrea'yı gördüm.Arkası dönük aylaklara bakıyordu.Sorun şu ki öldürmüyor Andrea onları o tarafa çekiyordu.Öldürmesi gerekir.
Tobias da farkına varmıştı ki aşağıya indik.Andrea'nın yanına gittik.
"İyi misin Andrea bir sorun varmı?" dedim.
Birşey demedi kafasını olumsuz olarak salladı.Bizden sakladığı birşey var gibi duruyor.
Her neyse belki bir şeye üzülmüştür.Üstüne gitmemek lazım.Görev yerine döndük.
"Sence sorunu ne Tobias?"
"Bilemiyorum sıkıntılı gözüküyor."
Orda öylece aylaklara bakıyor.Burada herkesin bir sıkıntısı var en yakınlarımızı kaybettik.
Birinci bloğun oradaki aylakları temizlemeliyiz.Babam ve Morgan bahçeyle ilgilendikleri için aylaklar oraya geliyor.
Babam ve Morgan'a selam verip aylakların yanına gittik.Bıçakla kafalarını deşiyorduk.
Tobias'ın bacağından bir aylak tuttu tobias yere düştü.Bıçağımla aylağın gözünü deştim.
Aylaklar azaldığında geri çekildik.Gleen ve grubu gelmişti.İçeriye erzak taşıyorlardı.Birinci blok ve ikinci bloğun etrafında geziyorduk.Andrea'yı göremedik.Belki içeri girmiştir diye fazla önemsemedik.Görevini yapması gerekirdi.Yapabilecek durumda gözüküyordu.
Gleen bizi yemek için çağırdı.Acıkmıştım.
"Tyreese ormanda tavşanı vurdu.Pişirdik güzel bir ziyafet."
Biraz iğrendim ama herkes yiyordu.Güzel olabilirdi.
Andrea masada yoktu.
"Gleen Andrea nerde?"
"Yalnız kalmak istiyormuş."
Kafamı salladım anlayış göstermeliydik.Herkesin kendine göre sorunları vardı.Yalnız başına atlatabileceği sorunlar.
Andrea masaya geldi.Arkasında birşey saklıyordu.Yüzü ifadesizdi.Gleen tebessümle.
"Gel Andrea yemek ye."
"Hayır burada daha fazla ne kadar duracağız ya aylaklar burayı istila ederse bunları düşündünüz mü? Bilim adamlarının aylak olduğunu bunlara çare bulunmayacağını düşündünüz mü?Daha ne kadar burası güvenli olabilir ki?"
"Andrea bunları düşünme umutlu ol." dedi Gleen.
"Umudum kalmadı yaşamak istemiyorum."dedi.
Andrea arkasından bıçağı çıkarıp kalbine sapladı.Koşarak yanına gittik.Nabzı atmıyordu.Herkes şok olmuştu.
"Bunu niye yaptın Andrea." dedi Gleen ve ona sarıldı.Birazdan aylak olacaktı.Gözümden yaşlar akmaya başladı.Resmen intihar etmişti.Umudun bittiği yerde yaşamak istemezsiniz.Andrea gözünü açtı ve hırlamaya başladı.
Gleen bıçağını çıkarıp kafasına sapladı.Bunu yapmalıydı en değerli kişi bile olsa aylak olduysa öldürmeniz gerekecektir.
Tobias küreği alıp dışarı çıktı.
"Ne yapıyorsun Tobias?"
"Onu gömmeliyiz Tris değerli kişileri gömeceğiz."
Kafamı salladım.Andrea'yı beyaz bir çarşafla örtmüşlerdi.Gleen ve Tobias mezar hazırlıyorlardı.Aylakları bu tarafa çekiyorduk.Tellere var güçleriyle yükleniyorlardı.
Gleen kalktı ve aylakları öldürmeye başladı.Delirmiş gibiydi bir aylağın kafasını bir çok kez deşiyordu.Hıncını almaya çalışıyordu.
Bende Gleen'e yardım ediyordum.Tyreese da Tobias'a yardım ediyordu.
Yeterince derinlikte mezar olmuştu.Yavaşca Andrea'yı aşağı koyduk ve gömdük.Gleen toprağa sarılmıştı.Andrea Gleen için önemli biriydi.
"Haydi Gleen gitmeliyiz." dedi Tyreese.
Kafasını olumsuzca salladı.
"Ona biraz zaman tanımalıyız.Bunu atlatması zor olabilir." dedim.
Herkes içeriye girdi.Tabi Gleen dışında.Bu bir anda olmuştu şok içerisindeydim.Gözümden yaş akıyordu.
Hücreme dönüyordum yavaşça yürüyordum.Tobias arkamdan geldi.
"Tris üzülme lütfen tamam en değerli arkadaşımız gitti ama bu kendi seçimiydi."
Kafamı salladım.Göz yaşlarımı sildi.Sıkıca sarıldı.Bende sarıldım çünkü sarılmak iyi geliyordu.Kim olursa olsun.
"İyi geceler Tris."
"İyi geceler Tobias."
Hücreme döndüm.Yatağıma yattım Anrdea'nın kendini öldürdüğü sahne gözümün önünden gitmiyordu.
Bir kişi kaybetmiştik.Bu kötüydü ama kendi seçimiydi.Biz müdahale etsek bile o kendini öldürmenin bir yolunu bulacaktı.
"Hey Tris iyi misin?"
Bu Beth idi.
"Hayır."
Aşağı indim.
"Tris üzülme gibi bir lüksümüz yok bunu biliyorsun değil mi?"
Aslında bilmiyordum.Tepki vermedim.Sıkıca sarıldı.
"Umudumuzu kaybetmeyelim Beth tamam mı?"
"Tamam aslında herkes yapacağı işe odaklansa üzülmez unutur."
Belki haklıdır belki de haksız.
"İyi geceler Beth."
"İyi geceler Tris."
Kendimi uykuya teslim ettim.
***†***†***†***†***†***†***†***†***
Sabah geç kalkmıştım,öğlen olmuştu.Kendime kahvaltı hazırladım.Yemeğimi yiyip bahçeye babama yardım etmeye çıktım.Tek başına otları arındırmaya çalışıyordu.
"Günaydın baba."
Tebessümle "Günaydın kızım."
Elime çapayı alıp otları kovanın içine koydum.
"Baba Gleen görev verdi mi?"
"Hayır yanına gittik yemeğini verdik tüm gece orada uyumuş.Çok üzgün ve halsiz."
Kafamı salladım.Bugün Sasha ve Tyreese nöbet tutuyordu.Beth çamaşırları yıkıyordu.Tobias ortalarda gözükmüyordu.
"Baba sence iyi olacak mı?"
"Olmak zorunda."
Mantarların yetişeceğini sanmıyordum.Nemli ve gölge bir yerde yetişmeliydiler.
Tahtaları dizdim ve gölgelik yaptım.Suyla toprağı karıştırıp çamur yaptım.Mantarları o bölgeye üfledim.İçindeki tohumlar hava yoluyla çoğalıyordu.
Babam da Gleenlerin dün marketten getirdiği tohumları ekiyordu.Mutfaktan bir avuç fasulye almıştım.Onları da ektim.
Yorulmuş ve terlemiştim.Yüzüme su döktüm.Suyumuz biraz az olsada yapacak birşey yoktu.
Gleen'e su götürecektim.Sıcaktan bayılacaktı.Yanına gittim.Mezarın üstünde yatıyordu.
"Haydi Gleen su iç.Sen iyi bir lidersin bizim sana seninde bize ihtiyacın var.Burayı güvenli yapan biziz.Beraber bunun üstesinden geleceğiz.Lütfen nereye kadar mezarın üstünde duracaksın ki birlikte bunun üstesinden geleceğiz.Şimdi kendine gel ve söylediklerimi düşün."
Bana baktı ama tepki vermedi.Suyu yanına koyup içeriye gittim.
Erzağı ve silahları kontrol ettim.Bulaşıkları az miktarda su kullanarak yıkadım.Andrea'nın kan izleri hâla yerdeydi.Bezle silmeye başladım.Yorulmuştum dinlenmeliydim.
Hücreme gittim.Sandalyeye oturdum ve olanları düşündüm.Koridorda ayak sesi duydum.Tobias geliyordu.
"Tris Gleen hâla mezardamı?"
"Evet.Çok halsiz ve üzgün."
Kafasını salladı.Birşey demek istiyor gibiydi.
"Ne oldu Tobias birşey mi diyeceksin?"
"Hayır sadece...ben seni rahatsız etmeyeyim."
Cidden birşey demek istiyordu ama demedi.Her neyse ben yatağıma yattım.
Şu an müzik dinlemek çok isterdim.Bazen müzik sizin söyleyemediğiniz kelimeleri söyler.Müzik üzüntünüz,mutluluğunuz,heyecanınız her şeyiniz olur.
Erzak bulmaya gittiğimiz de mp3 çalar bulmaya çalışacağım.İçinde hangi müzik olursa olsun.
Andrea da bir tuhaflık vardı ama önemsemedik keşke ilgilenseydik.
Bazen keşkeler hep keşke olarak kalır.Pişmanlık zamanında yapmadığımız şeyler hep keşke hep keşke.
Gleen eskisi gibi olamayacaktır belki de olur ama unutmaz sadece alışır.
Bunları düşündükçe başım ağrıyor.
Kendimi uykuya teslim ettim.
***†***†***†***†***†***†***†***†***Evet bu bölümünde sonu voteleriniz ve yorumlarınızı bekliyorum.
Ben yazarken hüzünlendim siz okurken nasıl hissedeceksiniz merak ediyorum. 😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zombi Salgını
HorrorBenim adım Tris. Her zamanki gibi normal bir gün geçirirken herşey tuhaflaşmaya başladı. Sanki insanlar doğmak için ölüyorlardı. Bir virüs hayatımızı değiştirmek üzere... Bu virüs kan yoluyla bulaşıyor ısırılan şahıs 60 saniye içinde zombiye dönüşü...