Medya: Eylem'in giydikleri.
Sabah, yastığımın altındaki telefonumun sesiyle uyandım. Bütün normal hikayelerdeki gibi çalar saatimle niye uyanmıyorum ben ya! Büyük ihtimalle bir çalar saatimin olmamasından kaynaklanıyordu. Genelde annem beni uyandırırdı. Çünkü çalar saat çalınca onu biryerlere fırlatıyordum ve herdefasında saat almamız gerekiyordu. Ben bunu şimdi niye anlattım ki. Aman ya, nerede kalmıştık? En son telefonum çalıyordu. Bir an önce açsam iyi olacak sanırım..
Yeni uyandığımdan telefonun ekranına bakamıyordum. O yüzden kimin aradığını görememiştim."Efendim"
"Günaydın, nasılsın?" Arayan Akın'dı. Bu saatte nasıl günüm aydın olabilir ya?! Tamam teknik olarak aydın ama.. of neyse yine saçmalıyorum.
"Sanada günaydın. Iyiyim.."
"Tatile gideceğimizi biliyorsun değil mi?"
"Bu kimin fikriydi?"
"Ailemin."
"Ah zaten şu ailen olmasa sen ne yapardın"
"Ne diyosun Eylem sabah sabah?!"
"Birşey dediğim yok! Herşeyi ailen ne derse ona göre yapıyorsun."
"Bu kimseyi ilgilendirmez."
"Tamam görüşürüz."
"Dur kapatma hemen."
"Neden?"
"Bilmem.. seni seviyorum.."
"Akın bugün bize gelebilir misin?"
"Tamam, bir sıkıntı mı var?"
"Gelince konuşuruz."
"Görüşürüz."
Telefon kapanınca saate baktım. Saat 8.30'du. Tekrar uyumaya çalıştım. Ne yazık ki sevgili uyku beni bırakıp gitmişti. Ya da uykum kaçmıştı işte..
Kazadan sonra ayaklarım biraz hasar gördükleri için canım yanıyordu. Ve gün içinde yatakta kalmayı tercih ediyordum.
Yüzümü yıkamak için ayağı kalkmaya yeltendim. Ama lanet olası çarşaf ayağıma dolandı (!) Yüz üstü yere kapaklandım. Çarşafa biraz sövdükten sonra ondan kurtulmaya çalıştım."Of ya gerizekalı ayağımı niye bırakmıyorsun. Işine bile yaramaz hem, yaralı !"
Sonunda ayağı kalktığımda ağrılar içinde banyoya gidip yüzümü yıkadım. Odama gelince ise üzerime birşeyler giyindim.
Daha sonra yavaş adımlarla aşağı inmek üzere merdivenlere yaklaştım. merdivenin trabzanlarına sıkıca tutunarak adımlarımı attım. Niye bana bir yardımcı bulmuyor bu sevgili ailem! Hayır, yardımcıyıda geçtim bana bir tanesi yardım etmiyor be! Öleyim ben ya dimi öleyim!
Merdivenlerin bitmesine bir kaç basamak kala ayağım takıldı. Ne bekliyorum ki!
Tam düşmek için hazırlanıp, gözlerimi kapatmıştım ama düşmedim. Yoksa süper güçleri olan bir iç sesim mi vardı. Kıymetini bilememişim meğer!
Hâlâ gözlerim kapalıydı. O değilde iç sesimin güçlü kolları mı vardı?! Bi saniye iç sesimin kolu var mı ki?
Artık gözlerimi açsam iyi olur herhalde?
Bilmem açsam mı acaba?
Gözlerimi açtığımda endişeyle bana bakan bir adet Ogüncan vardı. Zaten benim tanıdığım bir adet Ogüncan vardı. Saçmalamayı kesmeliydim. Hemde hemen. Korkuyla çığlığı basacaktım ki eliyle ağzımı kapattı. Korkudan gözlerimi kocaman açtım. Ne var yani? Onun sapık olduğunu söylemiştim !"Şşt! Niye bağırıyorsun. Ayrıca bana öyle bakma, sana zarar vericeğimi mi düşünüyosun. Sana sapık olmadığımı söyledim." Dedi gözlerini devirirken.
Gerçekten beni düşmekten kurtarmıştı. Fakat bizim evde ne işi vardı? Hemde bu saatte. Okula gitmemiş miydi?
Ellerini çektiğinde etrafa baktım. Kimse görmesin diye hemen onu odama çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynen !
Literatura KobiecaBen Eylem Kandemir. 17 yaşımdayım. Hoşlandığım çocuğun, ablamın evleneceği adamın kardeşi oldugunu nereden bilebilirdim ki ? Ya da bir sapık nasıl bir anda hayatımın merkezine yerleşebilir? Hangisini seçmem gerekli ?! Ve her ne olursa olsun yanımd...