Koşarak girdiğim avluda dizlerinin üzerine çökmüş abimi ve yanında ki Şirvan aşiretinin biricik kızını görünce kal gelmiş gibi hissettim benim abim bu kız yüzünden mi şuan bu haldeydi gözlerimi yumdum sinirden elim ayağım titriyordu oturup bu kızın ölümünü izleyebilirdim ama abime dokunmalarını istemiyordum
Avlu mahşer yeri gibiydi bu kadar insan abimin ölümünü izlemeye gelmişti.
Annemi aradı gözlerim abim hepimizi bitirmişti. Havinle göz göze geldik gözleri kan çanağına dönemüştü sadece bir saat yoktum evde bana kısacık gelen sürede annemin ömründen yıllar gitmiş gibi duruyordu.
Şirvân aşireti yine katlediyordu daha canım dediğim insanı benden alalı kırk gün olmuş muydu sahi. Ağabeyimden sonra kim vardı ben mi ?
Çekilen tetikle çığlıklar Mardin'in her köşesini çınlatmıştı.
Afran bir umut dedesine baktı kardeş katil olmak istemiyordu başka bir yolu yoktu belki ama kardeşini öldürürse ömür boyu bunun pişmanlığıyla yaşayacağını biliyordu şu işi başkası yapsa olmaz mıydı ? Kimsenin vazgeçmeyeceğini anlayınca son kez baktı Reynasına orman gözlü kardeşiydi evin gülüydü ,neşesiydi şimdi o gülen gözleri nasıl ebediyete gönderebilirdi ki ?
Kardeşine ne kadar sinirlensede sevgisi öfkesini yok ediyordu.
Gözlerini kapadı eğer orman gözlü kardeşine biraz daha bakarsa kıyamayıp silahı kendi kafasına dayayacaktı.
Zinar Ağa bastonunu iki kere yere vurdu bu ses herkesi susturmaya yeterliydi avluda ölüm sessizliği sağlanınca Zinar Ağa konuştu
"Berdel olacak kan dökülmeyecek arada ki husumette sonsuza kadar bitecek Azat Ağa büyük kızın Afran ile evlenecektir son kararım budur. "
Afran elindeki silahı yere attı zira şuan ömründen yıllar gitmişti dedesi onu kardeş katili olmaktan kurtarmıştı lakin ateşin içine atmayı ihmal etmemişti.
Daha on altı yaşındaydım liseye kayıt yaptırmak için ailemi karşıma almıştım.
Fırata bunu açıklayamazdım yüreğimde taşıdığım yükü yara yapamazdım geçip karşısına sahip çıkmadım sevdamıza diyemezdim.
Zinar Ağa beni yakmıştı başımdan aşağı kaynar sular dökülse bu kadar canım yanmazdı.
Yapamazdım abim için kendi sevdamı hayatımı kurban edemezdim bu bencillikse ben bencildim herkes kendi bedelini kendisi ödemeliydi.
"Anne beni bu canilerin eline mi bırakacaksın Berze öleli kırk gün olmadı sende benimi kurban edeceksin."
Keşke dedim içimden keşke o gün Berzeyi de alıp gitseydim yok olsaydık birlikte.
Yere atılan silahı elime aldım herkesin bana dönmesini sağlamak için silahı yukarı kaldırıp bir el ateş ettim.
Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı silahı abime doğrulttuğum da gözleri büyüdü.
"Ben kimseyle evlenmiyorum madem bir yola çıktınız bedelini başkalarına ödetemezsiniz böylemi seviyorsunuz siz ,başkalarını kurban ederek korkakca mı seven insan korkar mı ez caneva (canevim)"
Gözlerim babama bulduğun da ağladığını anlamam kısa sürmüştü benim güçlü kudretli babamı yıkmışlardı.
"Zilan"
Dedi babam yapma der gibi çıkmıştı arafta kalmıştı sanki. Eğer abim ölürse hayat hepimize zından olacaktı eğer berdel olursa bir iki yıl sonra herşey unutulacaktı ben hergün ateşlerde yanarken annem ve babam evlatları sağ olduğu için şükür edeceklerdi.
Abime baktım içimde zerre acıma hissi yoktu.
"Haklısın dilê min (yüreğim) senin bunları yaşamana müsade edemem vur sende kurtul bizde"
Sözleri yüreğimi acıtmaya yetecek kadar ağırdı benim koca yürekli abim bu kıza vurulmuş olamazdı bu kadar basit birinin peşinden bizi hiçe sayarak gitmezdi.
Gözlerimi Reynaya çevirdim. Nefretle baktığım gözler benden merhamet ,şefkat ve acıma bekliyordu bu kız hem yüzsüz hemde sevemeyecek kadar korkaktı.
"Pişman olacaksın ama ben yanında olmayacağım"
Silahı şakağıma dayadım ben ölsem belki herşey çözülürdü evden ölü çıkmış olacaktı sonuçta. Gözlerim Havinle buluştu korkuyordu endişeliydi göz pınarları durmaksızın akıyordu on yaşındaydı sadece aramızda altı yaş vardı çocuktu küçüktü eğer ben ölürsem abimin bedeli Havine kalacaktı bende ölmüş olmakla kalacaktım onu bu kadar büyük bir yükün altına sokamazdım bu yükün altında ezilirdi dünyamı cehenneme çeviren insanlar yüzünden ahiret hayatımı da mahvedemezdim.
Annemin çığlıkları durmak bilmiyordu son kez abime baktım son kez erkekler ağlamaz kelimesini çürütürcesine utanmadan hıçkırarak ağlıyordu içim parçalandı ama bizi bu hâle getiren kendisiydi namlunun ucunu yukarı kaldırıp şarjör boşalana kadar sıktım.
Silahı yere attım annem dahi kimseden ses çıkmıyordu.
"Düğün ,kına ,nişan hiçbir şey istemiyorum ne gelinlik ne çeyiz sadece kuru bir nikah davul dahi çalarsa bu defa sağ kimse kurtulamaz"
Herkes derin bir nefes almıştı ben hariç herkes rahatlamıştı anneme döndüm
" Bu kız bu eve hizmetçi gibi girecek sessiz sedasız bohçası dahil bu eve girmeyecek asla insan muamelesi görmeyecek dayik (anne) sen bu kızı gelinin olarak gördüğün gün beni unut. Umarım beni ateşlerde yaktığınız gibi sizde yanarsınız ahım iki cihanda da yakanızı bırakmaz."
Babam okulu bırakmamın doğru olduğunu söylediğinde daha kötü hiçbir şey olamaz sanmıştım yanılmışım...
Bacaklarım zangır zangır titrerken odama doğru yol aldım zira biraz daha burda durursam yere düşüp bayılabilirdim dünya ayaklarımdan kayıp gidiyordu sanki adımlarımı sıklaştırıp odaya çıktım arkadan kapıyı kitledim bir köşeye geçip kafamı duvara yasladım beynim çekip alınmış gibiydi gözlerimi kapattım uyumak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE
General Fiction"Daha kül olacaksın Zilan yanıp kavrulacaksın" "Yanıyorum zaten bağrım yanıyor sen bana her dokunduğunda içimde bir yerler kopuyor yüreğim alev almış gibi, senin yüzünü her gördüğümde nefretim içimi kavuruyor hayatımı aldın sevdiğim adamla olan haya...