Hızla fırlatıldığım arabanın içinde kendimi değersiz çöp gibi hissediyordum kimsenin umuru dahilinde olmayan zavallı Zilandım işte kimsenin hiçbir şeyi olamayan kendi kendine ayakta kalmaya çalışan Zilan...
Gözyaşlarım arttıkça arabanın hızı da artıyordu beni bunla korkutmaya çalışan Afran ayna da kendine hiç bakmıyordu herhalde. Direksiyonu tutan elinin boğumları beyazlamıştı diğer eliyle camı açmış arada bir kapıya vurup bütün dengemi alt üst ediyordu yorulmamış mıydı bu kadar dengesiz davranmaktan ikili oynamaktan...
"Bıktım ulan senden defol git başımdan bırak peşimi düş yakamdan karın değilim ben senin sende benim hiçbir şeyim değilsin kimsesizim ben yokum varlığım bile yok artık. Ne istersin biçare bedenimden neee!"
Çığlıklarım en çok beni rahatsız ediyordu o kadar ki nefes almaya tahammülüm kalmamıştı beynim en ufak seste olduğu yerden uzaklaşıyor arkasına bile bakmadan kaçamam için elinden geleni yapıyordu.
"Birlikte ölelim o zaman Zilan Xanım birlikte yaşamayı beceremedik ölelim o zaman. Bizden bir halt olmazdı zaten benim neyime aile adamı olmak ben daha kırmadan dökmeden sevmeyi bilmiyorum benim neyime evlilik hem de el kadar kız çocuğuyla neyime lan, neyime benim yaşamak niye yaşadığımı bilmiyorum daha ben, o gün bıraksaydın şuan bu halde olmazdık oğlunla mutlu mesut yaşardın suçlusun ulan her şeyin suçlusu sensin !"
Benim sesimden daha kuvvetliydi sesi, bağrış çağrış hır gür bütün suçların üzerime kalması kapanış; neydim ben günah keçisi mi? Yorgunluk dört yanımı sarıp sarmaladı kırık dökük bütün parçalarım bir bütün haline geldi. İçimdeki sızı da olmasa yaşamak ne duygu ne bilmez olacaktım. Sokakta koştururken bildiğim bütün duyguların yabancısı kesilmiştim acım bile farklıydı.
"Bıraksaydım da pislik içinde ölseydin geberip gitseydin. Yalvardım sana ortada çocuk yokken git sevdiğin kızı al bana da dokunma sözünden çıkmam bir odanın içinde yaşar dururum diye ayaklarına kapandım senden başkası hayatım da olmayacak diye yeminler verdim ben sana ne zaman bu konuyu açsam aldığım cevap bir posta dayak oldu bedenime zorla dokundun. Çocuğun olduğunu öğrenince biraz toparlarsın dedim baba olmak seni merhamet sahibi yapar dedim ama sen gün geçtikçe daha da acımasızlaştın, tuttun karşımda kendini öldürmeye kalktın oğluma piç dedin ömrüm boyunca hak etmediğim imalarda bulundun ölsen beni senin bir küçüğüne verirlerdi ya da o şerefsiz abine ben senden sonra başkasıyla evlenmekte farklı bir zorluğa alışmakta istemedim ama şimdi ölseydin keşke diyorum senin yaptığını abin yapmazdı belki o daha vicdan sahibidir."
Sesim bağırmaktan kısılmıştı son söylediğim sözlerle araba aniden durmuş yüzüme inen tokatla yanağım alev almıştı fiziksel acıya o kadar alışmıştım ki birazdan acımadı ki demeye başlaya bilirdim. Dayak arsızı olmuştum iyice dudağımda ki arsız gülümsemeyle kaldırdım başımı. Benim söylediğim sözler ağrına gidiyordu peki ya benim yaşadıklarım söylediklerimin her kelimesini iliğime kemiğime kadar yaşamıştım ben son damlasına kadar sömürülmüştüm, hissetmek diye bir kavram kalmamıştı bende; ben bende değildim.
"Senin duymaya tahammül edemediğin şeyleri ben yaşadım on altı yaşında kocamın başka kadınların koynundan kalkıp bana gelmesini başımı okşamasını bekledim ben senden çok şey istemişim be Afran."
Ne o gözyaşlarını tutuyor ne de ben biz ilk defa bu denli gerçeklere bulanmıştık ilk defa bir birimizin yaralarını gördük gözyaşlarımız ilk defa bir birine karıştı farklı sebeplerden fakat aynı sonuç için ağlıyorduk koskoca geçmişi yok etmiş, olmayan geleceğimize...
Umutla baktı gözlerime gecelerce birisi gelsin de yaralarımı dindirsin diye beklerken her şeyin bittiği o an gelip parmak uçlarıyla canımı yakmaktan korkarcasına sildi gözyaşlarımı. En başın da böyle davransaydı dedim içimden kız çocuğu olduğumu bilip de usulca şefkatle yaklaşsaydı ya bana... Artık biz diye bir şey olamazdı nasıl olsun ki aramızda intikam, nefret ve ölü bebeğim varken nasıl biz olabilirdik.
"Yeniden başlayalım her şeyi en başa alalım ben Afran senin ömürlüğün diyeyim sende 'Zilan bende bir ömür kalbinin en nadide köşesiyim' de yavaş yavaş düzeltelim ,birlikte var olalım bu viranenin içinde beni yalnız bırakma elini ver gül bahçesine dönsün etraf benim hatalarımın bedelini birlikte ödemeyelim Zilan affet beni affet sana yar olayım."
Yaradan yar olur muydu? Ağlayacak gücüm de gözümden akacak yaşta kalmamıştı tek bildiğim bu saatten sonra cesetten farkım yoktu fırtına nere eserse oraya savruluyordum ve Afran benden ne istediğini bilmiyordu.
"Oğlumu kucağıma getirebilir misin soğuk topraktan çıkarıp karnımda ki güvenli yerine geri koyabilir misin verdiği huzuru verebilir misin? Zorlama Afran bizden bir cacık olmaz yol yakınken vazgeç ben daha ne anne olacak güce sahibim ne eş olacak, tükettiniz beni."
Sıkıca sarılan Afrana tepkisiz kaldım kulağıma geçecek kelimesinden başka bir şey söylemiyordu. Fısıltılar eşliğinde sanki en çok kendisi inanmalıymış gibi defalarca tekrar etti kendinden uzaklaştırdı düğün gününde dahi yapmadığını yapıp anlıma minik buse kondurup geri çekildi.
Yüzüme değen sıcak nefesi irkilmeme sebep olmuştu aklıma bağ evinde yaşananlar gelince kendimi geri çekip deli gibi bağırmaya başladım boğazım tahriş olup sesim kısılana kadar... Tahammülüm yoktu ki benim nasıl yeniden başlayabilirdim çığlıklarım kulaklarını tırmalamış olmalı ki koca eli ağzımı kavrayıp sesimi kesmeye çabaladı çırpınmaktan halim kalmamıştı nefes almakta güçlük çekiyordum gözümün feri sönmeye yüz tutmuştu, nefes alamadığımı anlayan Afran geri çekilip omuzlarımdan sarsmaya çalışıyordu. Kendime gelmek için çaba sarf ediyordum fakat geçmişimin yakamı bırakmaya niyeti yoktu kör kuyuya atılmışım gibi iyice derinlere çekiyordu. Oturmakta olduğum koltuğa sindim arabanın hareket etmesiyle Afranın açtığı camdan yüzüme vuran rüzgar rahatlamamı sağladı.
"Birlikte yaşayamıyoruz o zaman ölelim Zilan bu saatten sonra bana sensiz sana da bensiz hayat olmaz."
Bu kadardı işte elinde sonun da birlikte bir şeyler yapmak mecburiyetindeydim bu adamla. Kısılan sesime rağmen kararlı bir sesle cevap verdim.
"Bu arabadan ikimizden biri sağ çıkarsa adam değilsin Afran Efendi. Diğer tarafta iki elim yakanda."
Son kez gözlerimin içine bakıp sırıttı, bu evlilikte ilk defa ikimizde bir olayı yaşamayı bu denli çok istiyorduk.
"Seni seviyorum Zilan"
Gözlerinden yaş akmasa inanmayacağım kelimelerin benim nezdimde bir değeri yoktu artık.
"Senden nefret ediyorum Afran."
Birbirimize söylediğimiz son kelimelerdi bunlardı. Araba uçurumdan yuvarlanmadan önceki son sözler. Birbirimize bakarken ilk ve son kez gözlerimizin içi parıldadı.
İki insanın daha bitip tükenmesine yol açan hayatın rengine kananlara inat, karanlıkla mücadele veren titrek bir mum ışığı gibi etrafını bile zor aydınlatırken bir devre yol gösteren, asla pes etmeyen Zilan'ın hikayesi sessiz baş kaldırışların derin çığlığı... Uçurumdan aşağı yuvarlanan arabanın içinde sesini dahi çıkarmadan kavuştu son huzura günahsız bebeğinin ,nice Ayşelerin, kardeşim diyerek sevdiği Berze'nin yanına bir gün Dilbirinin de geleceği sonsuz yolculuğa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE
General Fiction"Daha kül olacaksın Zilan yanıp kavrulacaksın" "Yanıyorum zaten bağrım yanıyor sen bana her dokunduğunda içimde bir yerler kopuyor yüreğim alev almış gibi, senin yüzünü her gördüğümde nefretim içimi kavuruyor hayatımı aldın sevdiğim adamla olan haya...