BÖLÜM YİRMİ DOKUZ
LEA'NIN BAKIŞ AÇISI
River odasına gittikten sonra kaybolmuş gibi hissettim.
Neden bilmiyordum ama beni özellikle çürüten şey yüz ifadeleri olmuştu. Gözlerinde bir şekilde incindiğini, kızdığını ya da ikisini de belli eden bir şey vardı, ne olduğundan emin olamamıştım. Ama bana asla öyle bakılmasını istemeyeceğim bir şekilde bakmıştı.
Üzerime bir umutsuzluk çökmüştü. Sanki bu durumda sorununun ne olduğunu öğrenemeyecek kadar değersiz ve gereksiz gibiydim.
O bana kaç kez yardım etmişti? Olması gerektiğinden fazla ve ben bu iyiliğin karşılığını veremiyor muydum?
Balkonda dikilip River'ın balkonunu izlemeye başladım. Gözlerim şu an kapalı olan balkon kapısına yapışmıştı, beyaz perdeleri odasının içini görmemi engelliyordu. En az on dakika geçmiş olmalıydı ama ben hala kaskatı bir şekilde gözlerimi dikiyordum.
Hareket et, Lea. Odana geri dön, aşağı in, sadece burada sorunlu biri gibi dikilmek dışında herhangi bir şey yap.
İsteksizce yere kök salmış bacaklarımı oynatmaya başladım ve misafir odasına girmek için döndüm. Ama bu girişimim istediğim gibi sonuçlanmadı.
Kapalı balkon kapısına önce burnumu sonra da alnımı sertçe çarptım. Yüzümdeki acıyla beraber yutkundum. Ve sonra da bir köpek gibi inledim.
Kapıdan bir adım geri çekildim, sanki o zırhlı ve iri bir askermiş gibi. Bunu yaparken bir elim de direk yüzümdeki sakarlığımın sebep olduğu hasarı hissetmek için yukarı kalktı.
Şu ana kadar yüzünde iki yara var, böyle devam et, Lea.
Acıyı tekrar hissettiğimde kaşlarımı çattım ve nefesimin altından küfrettim.
"Şimdi ne halt oldu?" Çok tanıdık bir ses bana seslendi, ve ben de soluma dönerken içimden olabildiğince içten bir şekilde onun olmaması için dua ettim.
Kimi kandırıyordum?
"Ben..." Anında elimi yüzümden düşürdüm, alnımdaki ya da burnumdaki muhtemelen izin pek belirgin olmadını umuyordum. "Ben..." Gergince balkon kapısına sonra da tekrar River'a baktım. "Ben..."
"Sen ne?" diye sordu, bana sanki boynumdan yeni bir kafa çıkarmışım gibi bakıyordu.
"Önemli... önemli değil." Ondan gözlerimi çekerken mırıldandım.
"Eh, baya yüksek bir ses duydum..." Gözleri konuşurken benden balkon kapısına kaydı.
"Bir şey olmadı." Sinirle alnımı ovarken yalan söyledim.
Eğer River burada olmasaydı şu an o kapıyı yumruklayabilirdim.
Aramızdaki bir anlık sessizlikten sonra ayrılmak için bir harekette bulundum. Yani kapıya yürüdüm ve kolunu kavradım.
"Bekle!" Arkamdan seslendi. Durup ona döndüm.
Birkaç saniye boyunca bana baktı, gözlerindeki duygular tamamen saklanmıştı. Gözleri boştu, hiçbir şey okuyamıyordum. Benden gözlerini çektikten sonra arka bahçesine bakmak için döndü ve boğazını temizledi.
"Imm... Yemek hazır." derken kafasını kaşıdı ve saçının bır kısmının diğerlerinden ayrılmasına sebep oldu.
Hızla odasına girmeden önce bana son bir bakış daha attı. Yavaşça ikinci kez kapısı kapandı ve beni tekrar yalnız bıraktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/8837439-288-k867013.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Popular and I -Türkçe Çeviri
Ficção AdolescenteBU KİTAP http://www.wattpad.com/story/1685843-mr-popular-and-i 'IN TÜRKÇE ÇEVİRİSİDİR. YAZARDAN İZİN ALINMIŞTIR. ÇALINTI DEĞİLDİR! -------------------------------------------------------------------------------------------------------- "İkimizde bil...